Güner Durmaz / birinsan 

     Lise ve üniversite yılları gelip geçti. O dönemlerde  memlekette başı çeken iki problem, enflasyon ve terördü. Nasıl bir şeydir ki şu ejderha tiplemesiyle karikatürize edilen enflasyon canavarı?

     Paranın alım gücü düşüyormuş. Bugün üçe aldığımız bir malı bir dahaki sefere dört ya da beşe almakmış enflasyon. Bir acayip durum. Duyan da mallar değerleniyor sanacak  ama nerede. Meğer devlet korsancılık yapıp daha çok para basıyor ve  mevcut paranın değerini bastıklarına pay ediyormuş. Böylece paracıklarımız pul oluyormuş.

     Oluyor da nasıl oluyor? Para benim param, mal benim malım değil mi?

     Değilmiş meğer.

     Para tamam da, mal şaibeliymiş biraz. Pek çok alanda malı, yarımamülü ya da hammaddeyi dışarıdan alıyormuşuz. Temel girdi petrolü de tabii ki.  Özetle; endüstriyel ve ticari girdilerin en baba kalemleri dışarıdan girdiği için… giriyormuş! Az üretebilip tüketim delisi olunca da paralar pul oluyormuş.

     İlahi denge, tabiatın dengesi ve ticari denge  alenen ortadayken  dengesizlikte direnen toplumlara musallatmış meğer enflasyon canavarı.

     Niye üretemiyoruz ki?

     Coğrafya öğretmenlerimiz bize yer altı ve yerüstü kaynaklarımızdan bahsederlerken, çok zengin kaynaklarımızın olduğunu, kendi kendimize yetebilir olduğumuzu söylemişlerdi. Tarıma çok elverişli topraklarımız vardı ve çeşitli iklimlere sahip olduğumuzdan hemen hemen her türlü meyve, sebze, tahıl, endüstri bitkisi yeterli miktarda yetişiyordu.

     Kömür, altın,bor, boraks, bakır, demir ve daha bir çok cevher yataklarımız var, petrol bile var diyordu kitaplarımız.

     Onca üniversite, bilim insanı ve mühendisler yetiştiriyor, nüfus elli milyonun üstünde ve çoğu genç, yani potansiyel işgücü. Bu mühendisler istiklal savaşında, enkaza dönen uçakları uçurdular, demiryollarını işlettiler, mermilerin çapını değiştirdiler. Yoklardan yola çıkıp her şeyi var ettiler. Şimdi var olanı yok etmede mi sıra?

     Bize başka ülkelerin coğrafi bilgilerini mi verdiler yoksa? Ya da muzip bir adam mı yazdı bu kitaplardakileri? Değildir elbette. Mutlaka bir komisyon hazırladı bu kitapları ve hepsi onaylı bilgiler. Hepsi varsa helva niye yok peki ve niye benim param beş para etmiyor? Bizim iktisatçılarımız, başka ülkelerin üniversitelerinde okuyorlar da hazineleri mi karıştırıyorlar acaba?…

     Atam, tam bağımsızlık derken en çok ekonomik bağımsızlığı işaret ediyordu. Devletçilik ilkesi de bunu anlatıyordu anladığım kadarıyla. Özel teşebbüsün her alanda faaliyet göstereceğini, yetersiz kaldığı ve ilgisini çekmeyen alanlara devletin el atarak örnek ve ön ayak olacağını, özel teşebbüslerimiz geliştikçe o alanlardan devletin çekileceğini, kısaca özel teşebbüs ve devletin omuz omuza bu ülkeyi kalkındıracağını öğütlüyordu. Ama en önemlisi bütün bunların öz kaynaklarımızla yapılması gereğiydi.

     Çok basit bir kuralı anlamadı koca kafalı kodamanlar. “Ama”larla süsleyip demokrasi çöplüğüne attılar.

     Niye cevheri neredeyse bedavaya verip mamül ya da yarımamülleri fahiş fiyatlarla geri alıyoruz? Aradaki fiyat farkı olan akıl, bizde kıt mı ki? Bir de bu anlaşmaları kim yapar acaba? İmzayı atarken kendini kötü hissetmez mi? Kandırılmış hissetmez mi?

     Yoksa kandırılan kendisi değil mi?

     Atatürk’ü hiç mi anlamadın? Neye karşı mücadele verdiğini anlamadın mı hiç?

     “Anlamıştın ama artık bu sistem demode oldu, yeni ekonomik sistem bunu gerektiriyor” mu dedin? Bre gafil işte inkılapçılık tam sana göre; yeni sistemi uygula, ama milli menfaate uygun olanı yap.

     Çocuklarının kaynaklarını, geleceklerini başkalarına peşkeş çekme! Attığın her adımda, neler olabileceğini görmek için kafanı çevirip önce geriye bak. Alacağın dersle birlikte ileriyi gör! Tarih geleceğe ışık tutar derdi öğretmenlerimiz.

     “Tarih pek çok derdin ilacıdır. Ancak fitil olarak kullanılmamalıdır.” Birinsan

     Geçmişten bahsedince, aklıma ilkokulda kutladığımız “yerli malı haftası” geldi birden. “Yerli malı Türk’ün malı her Türk onu kullanmalı!”

      Masum, iddialı, akılcı, milliyetçi, fütürist, dört dörtlük bir slogan. Daha sonraları “yerli mi olsun Avrupa mı?” sorusunda hep mağlup olacak bu gayret, halkımın akıl eksikliğinden doğan riyasını da ortaya çıkaracaktı.  İnancına, yaşam tarzına, fikirlerine düşman, ama, malına hainlik derecesinde hayran…

     Doğruymuş, o meşhur “yerli malı”nı yapacak her şey varmış ülkemde.

     Ne oldu ki acaba? Herkes mi kör ülkemde, gören yok mu kaynakları? Yoksa çalışkan mı değiliz, zeki mi?

      Bir çelişki var gibi geliyor bana ama, hala toyum aklım ermez herhalde…

( Çocuk Haklı - Enflasyon başlıklı yazı birinsan tarafından 9/6/2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.