SEÇMEK VAZGEÇMEKTİR

Seçmek vazgeçmektir, sevmekse razı olmak..
Aslında çok şey anlatıyor insana bu kısacık iki üç sözcükten ibaret cümle.

İktisatta “Maksimum fayda teorisi” vardır. Pratikteki uygulaması, ihtiyaçları zaruret derecesine göre sıralamak ve en başlara en zaruri olanları koymaktır. Hayata geçirdiğim ve çok istifade ettiğim bir metoddur bu. İsteklerin arasında seçim yapmak ve en çok ihtiyaç olanı daha az ya da lüks olana tercih etmek. Gerekli gereksiz harcama yapmamak. Basit ve sade ama huzurlu yaşamak da diyebiliriz. Vazgeçtiklerin, seçtiklerinin teminatı oluyor.

Kimyada da var buna benzeyen durumlar. Çok ilginç bir bilgi belki ama dikkat çekici. Mesela: Varlığın en küçük parçası olan atomlar, molekülleri oluşturmak için bir araya gelirken seçici davranıyor, rast gele bir birleşim uygulamıyorlar. Bir misal verirsek, hidrojen, oksijen ve kükürt atomları bir arada ve birbirleriyle birleşmeğe müsait şartlar altında bulunduklarında, öncelikle hidrojen ve oksijen atomları birleşiyor ve suyu oluşturuyor. Ancak oksijen ile hidrojen atomları doyum noktasına ulaştığı zaman kükürt tercih sebebi olabiliyor.
Düşündürücü..

Demek ki; seçici olmak yaradılışın mayasında var olan bir durum. Eğer aklı, fikri, kıyaslama ve idrak yeteneği olmayan varlıklar bunu yapıyorsa, bunu onlara yaptırıp, yönlendiren güç böyle istiyor demektir.
Biz insan olduğumuzu söylerken, diğer varlıklardan akıl, fikir ve doğruyu yanlıştan ayırd etme kabiliyeti ile üstün olduğumuzu kabul ederiz.

Böyleyken, etrafımızda cereyan eden olaylarda bu seçici olabilme yeteneğimizi ne kadar kullanıyoruz?
Mesela televizyonda yayınlanan programları kendimiz ve ailemiz için ne kadar ayırd ederek , seçerek izliyoruz? Önümüze sundukları her programı izleyerek, gazetelerde okuduğumuz her haberi doğru kabul ederek ne derece bu insanî vasfımızı devreye koyuyoruz?
Eğer bu konularda seçici olamıyorsak, bizleri beynini çöpe atmış, idrak kabiliyetini kaybetmiş, ahlakî değerlerinden soyutlanmış, programlı robotlar olarak güdülmeğe hazır insan toplulukları haline getirmek isteyenlerin tuzaklarına kolayca düşmüşüz demektir.

Mesela: Arkadaşlarımızı, dostlarımızı hangi kriterlere göre seçiyoruz? Bir seçim yaptığımız muhakkak bu konuda elbette ama neye göre? Dünyevî bazı menfaatleri mi göz önünde bulundurup, menfaat bittiğinde biten dostluklar mı ediniyoruz, yoksa dünya ve ahiret odaklı, varlıkta da yoklukta da aynı samimiyette devam eden hakiki dostluklar mı?

Ya bir ömür ve ötesini paylaşmak için söz verdiğimiz insanı, eşimizi seçerken kriterimiz nedir?
Birkaç günlük heyecan, bazı ortaklık planları ve olmazsa ayrılırım mantığı mı? Artık yapılan evliliklere bile böyle bir düşünce ile başlanıyor ne yazıktır ki..
Tabi doğal olarak bu mantığın getirisi mutsuz evlilikler, arkasından gelen psikolojik problemler ve sevgiden, şefkatten, yuva sıcaklığından mahrum yetişen, problemli, asî çocuklar ve gençler..

Oysa, seçimimiz sevgi ve şefkat eksenli, dünya ve ahiret arkadaşı olacak, her şeyi paylaşacak, varlıkta da yoklukta da kenetlenip, sarsılmayacak ve iyi ahlâklı, ruhsal dengesi yerinde, mutlu nesillerin yetişmesine vesile olacak sıcacık bir beraberlik olmalı değil midir? Bir ömür beraber olabilmek için, dünyaya gelecek çocuklara bir huzurlu sığınak yapabilmek için yuvayı…

Aslında ruhumuzun, kalbimizin sesine biraz kulak verebilsek bazı gerçekleri bize haykırıyor...

İnsan toplumsal bir varlık ve toplumla iç içe yaşaması kaçınılmaz bir gereklilik. Bunu yaparken de ülfet ve ünsiyet oluşuyor. Bu bize ruhlar aleminden beri yol gösteren bir ipucudur aslında. Yüreğiniz ısınırsa bir insana ve huzur bulursa onunla o kişi sizin için doğru seçimdir. Burada nefsî duyguları kastetmiyorum ve ikisini karıştırmamak lazım birbirine. Nefsî olan her şey aynen nefis gibi fanidir, gelip geçicidir. Oysa ruhun huzur bulması demek beraber oldukça biten değil artan bir sevgiyi körükler ve daha da sağlamlaştırır aradaki bağları. Yıllar geçtikçe usanç değil birbirine daha da sevdalanmayı getirir beraberinde.
Ruhlar aleminde tanışıp kaynaşmış olan insanlar bu dünyada da birbirleriyle çok yakın dostluklar ve arkadaşlıklar kurabiliyor ve uyuşabiliyor. Hani bazen deriz ya “Falanca kişiyi yeni tanıdım ama sanki yıllardır tanıyor gibiyim”, diye. Anlaşıp, konuşacak çok şeyiniz vardır o kişiyle ve asla bitmeyen bir sevgi oluşur kalblerde, doyumsuz anlardır beraber paylaşılan. Bazen acıları paylaşırsınız, beraber oturur ağlaşırsınız ama bu bile haz verir yüreğinize. Hani birisi vardır ya da birileri, özeldir sizin için. Başkasını koyamazsınız asla O`nun yerine. Hani kalbden kalbe gizli bağlar vardır sizi bağlayan ve kopamadığınız. Öylesi işte.

Özetle seçmek demek bazı şeylerden vazgeçmeyi de gerektirir. Seçersin, seçtiğin şey sana en az zararı ve en fazla faydayı sağlayacak düzeyde olmalıdır. Bunu ayırd edebilmek akıl ve kalbin ortak çalışması ve kararıyla olmalıdır.
Ve sevdiğindir seçtiğin. Sevdiğinde ve seçtiğinde ise bazı menfaatleri kaybetmeyi göze alırsın.

Vazgeçtiklerin, seçtiğinin bedelidir. Ödediğin bedel nisbetinde değerlidir seçtiğin..
( Seçmek Vazgeçmektir başlıklı yazı dilek--cagla tarafından 1.07.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu