Başını göğe doğru çıkarmıştı. Yapraklarının güneşi görmesi onu sevindirmişti. Nihayet toprak altında gelişmesini tamamlamış toprağın zerinde boy atmaya başlamıştı. Başını sağa sola çevirip bulunduğu yeri görmeye çalıştı. Her yer ağaçlarla dolu yemyeşildi. Bulunduğu yeri sevmişti. Arkasına dönüp baktığında kalın bir gövdeyle karşılaşmıştı. Kendi yapraklı boyuyla gövdeyi bile geçememişti. Yapraklarının arasından gözlerini yukarıya dikmişti. Kalın kocaman, geniş dalları ve yemyeşil yapraklarıyla muhteşem bir çınar ağacı; birde kendine bakmıştı. Toprağın hemen üst yüzeyinde gelişmesini tamamladığı için yeterli vitamin ve toprak minarellerini almadığı için zayıf ve çelimsizdi. Başucundaki çınara birde kendine bakmıştı.Yine de mutlu olmuştu.Toprak altında verdiği mücadeleyi kazanmış artık toprak üzerindeydi.Çınar kadar değilse de o mutluydu.

 

Gel zaman git zaman kavak ağacının boyu öyle uzuyordu ki artık çınarın yapraklarını geçiyordu. Rüzgar estikçe kendini çınara doğru sallıyor, onu etkilemek için dallarına dokunmak istiyordu. Çünkü çınarın kendinden emin asil duruşu onu çok etkilemiş, arkadaş olmak istemişti.Rüzgar esmişti,bunu fırsat bilen kavak çınara dokunmuştu.Çınarda kavağın kendine olan hayranlığını fark etmişti. Onun kendine dokunması hoşuna gidiyordu ama hissettirmiyordu.

 

Bir gün rüzgârın esintisi kavak ağacını çınara öyle yaklaştırmıştı ki çınar ağacı dallarını açıp yapraklarıyla kavak ağacını korumuştu. Kavak çok mutlu olmuştu. Şiddetli rüzgârda, yağmurda sırtını çınara dayamıştı, korumuştu kendisini onu çok seviyordu. Yanında gölgesinde olmak onun aldığı havayı teneffüs etmek aynı toprakta vitamin almak kısaca âşık olduğu ağacın yanında kollarındaydı.

 

 

Uzun yıllar beraber yaşamışlardı. Ormanda herkes onların aşkını biliyordu. Gıpta ile bakıyorlardı. Yine yağmurun yağdığı rüzgârların çok estiği zamanlar kavak çınarına sarılmıştı. Rüzgârın kendisini alıp götürmesi istemiyordu. Çınarda ona sarılmış bırakmıyordu. Bir anda öyle bir anda öyle sel ve rüzgâr gelmişti ki kavak ağacının toprağa yakın köklerinin daha fazla dayanamamıştı. Topraktan ayrılmıştı. Dallarıyla çınarına sarılmış bırakmıyordu. Çok kötü bir andı. Çınarda sarılmış bırakmıyordu, ama kavak ağacının gücü kalmamıştı. Yavaş yavaş kollarını gevşetiyor. Son defa çınarına bütün gücüyle sarılmış ona bakmıştı ki eyvah! Havalanıp uçmuştu. Uçarken dalları çatırdayıp kırılıyordu. Bitip tükenmiş son nefesini vermişti. Çınar ağacı kendi kendine çok kızıyordu. Dallarıyla onu koruyamamıştı. O kadar çok üzülmüştü ki ilkbahar geldiğinde bütün ağaçlar yapraklarını açarken o açmıyor, bulunduğu ormanda elbisesiz yapraksız umutsuz şekilde ömrünün sonuna kadar yaşamıştı...

 

LEYLA GEVREK

( Çınarın Aşkı başlıklı yazı Leyla Ş.GEVREK tarafından 26.09.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.