Yüreğim yanıyor...

Şu ana kadar kaleme almış olduğum yazılarımın en zorunun kelimelerini satırlara dökerken (çaresizliğimin isyanı içersinde) bir başka hal alıyor duygularım. O hain pusuda yaşanmış dramı resmederken hayalimde dimağlara sığmayan bir gerçekliğin acziyle kelimeler çaresiz ben çaresiz...

 

Kader deyip geçmek…
Vatan sağ olsun deyip geçmek…
Türk ırkının bu üstün kabülleniş erdemi; tarihimiz boyunca düşmanlarımız tarafından anlaşılamamış fedakarlık mertebesi olsa bile, pisi pisine verilen canların isyanını içimden atamıyorum. Vatanın bir karış toprağını feda etmemek için kanlarımızla sulanmış toprakların her santiminde mertçe izler bırakmış bir atanın evladı olarak bu kalleşliği içime sindiremiyorum.

 

Dün yine toprağa gencecik fidanların kanı düşmüştü..!
Anaların bağırları yanarken, yine vatan sağ olsundu...
Dün kan toprağa düşerken yine gözlerden yaşlar süzüldü, yine katillere lanetler okundu, beddualar edildi...
Anaların ve gelinlerin yüreklerinde ise sızıdan da öte bir şey vardı. Evet, onların yürekleri kanamıştı...
Kahpe kurşun civanmertleri şehit ederken, analarının yüreklerinde de görünmeyen kanlar akıtmıştı.
Artık anacığın oğlu yoktu zahirde.
Hayır, hayır onlar ölmediler…
”Allah yolunda ölenlere ölü demeyiniz, bilakis onlar diridirler” Ayet’inin şehadetinde verdikleri canlarıyla, Cennet’in en yüksek mertebesinden nasiplenenlerdir onlar.

 Ya bizler..!

Yaşarken ölenler bizleriz aslında. Susanları, konuşması gerektiği halde susanları görürüz. Konuşanların her konuştuğunda,kekeleyenlerin her kekelediğinde ve susanlar her sustuğunda bizler yeniden vurulur yeniden ölürüz.Manşetlerin sütün sütun kapladığı şehit yazılarının yavaş yavaş sessizliğe bürünüşüne tanık olurken, küçük sütunlara dönüşen haberlerle unutulmuşluğun kaçınılmaz tekrarına boyun bükeriz.Ta ki bir daha ki felaket anımıza kadar kabuğuna çekilmiş vicdanımız gözyaşlarıyla mazi olur yüreklerde.Ateşin sönmediği tek yürekler anaların yüreğidir.Her kabir ziyaretinde yüreklerden kopan feryadın isyanında onları yalnız bırakırız.Fidan gibi yavrularını vatana feda etmek değil, bu vurdumduymazlığımız öldürür anaları bin defa…

 

Ayın on sekizinin on dokuzuna bağlandığı o korkunç gecede yaşananlar geldikçe aklıma çıldıracak gibi oluyorum. Yirmi dört can, yirmi dört fidan yol alırken karanlığın sessizliğinde bizler için uyanıktılar değil mi?

Yorgundurlar...

Kahpece kurulmuş tuzağa doğru yol alırken tek düşündükleri vatandır asalında. Bizlerin huzuru için feda ettikleri canların hepimiz üzerinde hakları yok mudur? Bu veballe bizler de göç edersek öbür dünyaya her biri karşımıza geçip;

 Sizler ne yaptınız..?

Diye sorarsa ne diyebileceğiz.

Ailelerin çaresizliğine ve sessiz ağlayışına ilk kez şehidimiz; Mahmut Astsubay’ımızın cenazesinde tanık olmuştum.Kader bu ki bana ailelerin bindiği otobüse binmek nasip olmuştu.Lafın bittiği,izahların çaresiz kaldığı,kelimelerin boğazlara düğümlendiği andı benim için o yolculuk. Aslında son söylenecek cümleyi şehidimizin kız kardeşi söyleyivermişti:

 -Her şeye tamamda abi ne için. Bu bir savaş mı ki yüreğimizdeki acıya bahane bulalım. Abimi şehit vermek değil de ağrıma giden onun pusu anındaki çaresizliğini düşünmek çıldırtıyor beni.

 Haklısın bacım, hem de sonuna kadar. Ama çaresizim işte. Bir umulmaz derde düştü gönlüm ağlasam olmuyor yakınsam olmuyor. Benim vatanım da savaş mı var dostlar.Bir bir evlatlarımız şehit olmakta. Hem de vatanımın sınırlarında. Bana desinler; Yunanlı’lar  ile, İsrail li’ler ile hatta Amerika’nlar ile savaş savaşayım.Ama şimdi canımı yanıma alıp çıksam dağlara sipersiz savaşlara mahkum edilen yavrularımızın çaresizliğine nasıl derman olurum.Kalleşçe kurulmuş tuzaklarda mertlik arayan aslanlarım ecdadından taşıdığı asil kanda mertliğin destanını yazarken benim topraklarım da küstahlık kahpelik ve korkaklık ödül almakta.

 Kim dur diyecek?

Kim ne yapacaksa yapsın artık.

 

Bilesiniz ki bu milletin sabrı tükenmektedir. Biz TÜRKÜZ sabrımız kalmayınca neler olabileceğini tarih sayfalarında görürsünüz.

 Bu anormal vaziyeti düzeltmenin yolu şehit cenazelerinin arkasından ağlayıp ahlar çekmek değildir.Bilakis acımızı ve göz yaşımızı bağrımıza basarak şimdi,vatana,millete,dine,devlete şehitlerimizin hak ettiği gibi sahip çıkma zamanıdır.

Tüm şehitlerimizin ruhuna ELFATİHA…

 Yazan: Davut ERAŞAHİN

( Şehitler Ölmez başlıklı yazı AKLIN_YOLU tarafından 21.10.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.