Geniş omuzlu, hakim yakalı, kolalı beyaz gömleğiyle, meyhaneden içeri giren yiğide çevrildi tüm gözler !


Be hey gidi ! Nerenin yakışıklısıydı ? Hangi ana doğurmuştu bu pehlivan koç yiğidi ?
Kaş desen kaş ! Göz desen göz ! Bakış desen bi bakan bir daha bakıyor.

Boy, pos, endam, alım, çalım . 
Hey maşaAllah maşaAllah !
Hele ya o gömleğin, kolundan fışkıran pazulara ne demeli ?

Belli ki iyi yetişmiş . Güçlü , kuvvetli, mert biri. Sandalyeyi çekişinden oturuşundan belli. Sandalye küçük geldi galiba ya neyse … Cekete iki omzuyla geriye bir hareket çaktı. Ceket aynen sandalyede… Sağ bacağını, sol bacağının diz kırmasına atıp, ayak bileğiyle destek yapıp bir köprü kurdu.

Siyah cepkeninin dış cebinden çıkardığı, kabartmalı gümüş tablasının içinden, beyaz ince kağıda itinayla sarılıp dizilmiş bir cigarayı çekip aldı. Kirbit’i çakıp iki avucunun arasından rüzgâr kibritin alevini söndürmesin, daha iyi yansın diye set yaptı.

Apış arası kokan, küflü meyhanede ne gezer, rüzgâr ?

Cigaradan derince bir nefes çekti. O çektikçe, bizim ciğerlerimiz öksürük fırtınasına tutuldu. Sanki biz çektik bir nefeste cigarayı yarı beline kadar.

Lan ne biçim nefes varmış be ! Bu topumuzu bir nefeste üfler, cenabet sokar mezara Allah’ıma...

O ne biçim üfleyiş arkadaş ? Adam bi üfledi ki hey be hey. Bizim buradaki fabrika bacasından tüten duman, yanında sönük izmarit gibi kalır...


Biz masada gözlerimiz kan çanağına dönmüş, orta masada ki koç yiğitten gözlerimizi alamıyorduk.

Sansar bakışlı, tilki suratlı meyhaneci Abdo, omzunda renkli çizgileri solmuş peşkiri, önünde beyaz önlüğünün yer yer lekeli haliyle genç adamın masasına geldi...Adi herif helaya da aynı önlükle gidiyor. Tahareti alıp almadığı şüpeli kıçını, aynı peşkirle siliyomuş dediler…Kopasıca...


-Buyrun, Beyzadem ne emrederdiniz ?
-Rakı , peynir !
-Başka mezelerimizde var beyim.Ümit ediyorum beğenirsiniz. 

Genç adam başını bir kaldırış kaldırdı. Sanki Eminönü surlarından göndere bayrak dikti. Meyhanecinini gözlerinin içine bir bakış baktı ! Düşman askerleri olsa, topu tüfeği bırakıp memleketi terkederlerdi er meydanında. Abdo bakışlardan allak bullak oldu ...Usulca;

-Anladım beyim. Dedi. Anlamıştı deyyus. Tabi baktı cüsse, hükümet konağı gibi. Yemedi tabi. Ulan meymenetsiz suratlı herif, bu civan seni çamaşır silkeler gibi silkeler, havanda tuzsuz dövülüp suyu çıkmış sarmısaktan beter ederdi be. Yat kalk Allaha dua et. Beynamaz herif...Gerçi bizde abdesthaneye bi o iş için gidiyoz ya... Neyse...


Abdo’nun silkelenmesine en çok Haydar ile Recai sevinecek oldular ama ne yazık ki hevesleri kursaklarında kaldı. Her akşam, şarap parasını vermeyince ite kaka az mı atmamıştı meyhaneden, topuğumun çatlak suratlı herifi...


Abo ! Adama bak hele. Bir - iki- üç bardaklar ardı ardınca devriliyor. Adam içtikçe içiyor "gık" demedi. Ulan biz olsak daha birinci yudumda, hem de suyla ha, şaşı- beş, eşşeği deve, sineği, ebemin kuşağı zanneder, oraya buraya kusardık...

Rakı içmek kim, biz kim ?
Meyhaneci Abdo’nun içtiğimiz şaraplara ne koyduğunu Allah bilir.Recai’nin demesine göre işiyomuş bile deyyus.

Ulan sidiğini de bize paraylan içiriyon ya yatacak yerin yok senin ! Öbür tarafta iki elimiz yakanda olacak, anan avradım olsun. Aha böyle hasır silkeler gibi silkeleyeceğiz seni.Tabi cehennem zebanileri hepimizi silkeleyecek ya o başka mevzu. Neyse keyfimizi kaçırmanın alemi yok ! İçelim, güzelleşelim demi ?


-Rakı getir ! 
Tez elden koşturdu ablak suratlı Abdo. Çürümüş dişlerini herkes görsün diye, harman yeri gibi, koca ağzını bir açtı ki ; Hekim görse akciğer röntgenini çekip, tekmil hastalıklarının topunu sayardı…

-Hususi soğuttum beyim . Dedi. Genç adam sırnaşıklığı sevmez bir tavırla , elini güvercinin kanadını yarım ay şeklinde açıp, umursamaz bir tavırla ;
-Kafi lan uzatma" Dedi . Sanki... Ya da bize öyle geldi…

Bizim abdo genç adamın forsundan, içine sıçan kaçmış gibi, alı al, moru mosmor, madara oldu .İyimiydi lan bize yüklenmek.Adamın ifadesini ense kökünden şırıngayla böyle alırlar işte...


*
Aynı masada oturduğumuz, Recai, Kazım, Haydar bir de ben namı diğer Topal Necmi, bir de meyhanenin diğer kıytırık şarapçıları, kan çanağı olmuş gözlerimizle, sarkmış dudaklarımızla genç adama, trene bakan öküzler gibi aval aval bakıyoruz. Ağzından tükürükleri saça saça Recai ;

-Arkadaş, bence bunun bir derdi var anadınmı ? Haydar lafa balıklama atlıyor.

-Nerden bildin olum. Sıfatındamı yazıyo ?

-Ben anlarım arkadaş.Arada, içtiği şarabın ağzından aşağıya aktıkça, paspas niyetine kullandığı, ceketinin koluyla siliyordu.

-Lan oğlum neyi anlıcan. Seni kırkbeş senedir tanırım. Sen hangi ara ayık gezdin de aşık oldun ? Seni bildim bileli körkütük olana kadar içersin. Babanın zulasından içkileri çalıp az demlenmiyorduk inşaat köşelerinde. Ulan kendini yaktın içerek, bizim niye günahımıza girdin be kitapsız... Hiç birimizin doğru dürüst işi yok. Nerde akşam orda sabah. Evde avrat, çol çocuk ekmek bekler biz burada ziftleniriz. Valla benim karının yerinde ben olsam beni bu kadar sene çekmezdim. Sabırlı karıymış ha. 
Ulan ailemden çok sizleri görüyom. Altın kızlar gibi işemeye de hep beraber gidiyoz. Ben bu işten bi halt anadıysam, Arabın en karası olim…


Haydar dirseğiyle dürttü;
-Bakın lan ! Adam ikinci şişeyi devirdi “gık” demedi. Biz olsak meyhanenin içine dışına sı...dık…

Recai atladı:
-Olum rakı içmek kim biz kim? Biz meyhaneci Apdo’nun sidikli şarabına bağışıklık kazanmış tipleriz. Hakikaten he . Lan, cenabet gibi sidik kokuyo.

-Dur bende koklim..Iyy .Bugün ne yemiş lan bu. Farklı bişi kokuyo şarapta. Haydar atladı.

-Sakın bugünkü şaraplara sı…sın !

Yaparmı yapar .Her şey beklenir o deyyustan…



Bu filmin sonunu merak ettiğimiz için, bitmiş şarap bardağına rağmen kalkmıyoruz. Bir tane daha içsek iyi olur. Yoksa kılkuyruk Abdo bizi yaka paça dışarı atar, bir daha da sokmaz kenef kokulu meyhanesine...


-Meyhaneci rakı getir !
Sıçan suratlı Abdo, tezgahın arkasında, elinde peşkirle kuruladığı tabağı bırakıp, buzdolabından kaptığı gibi soğuk rakıyı masaya yetiştirdi…

-Buyur beyim . Afiyetle iç yarasın. Şifa olsun…

Vay yalaka vay…Bize olsa , “zehir zıkkım olsun der.İçemessiniz de boğazınızda kalır inşallah “der… Ye kürküm ye hıg…

-Radyo-pikap yok mu burada ?
-Var beyim olmazmı ? Sen ne emredersen…

-Farketmez ! Ne olsa !


Abdo patişahın önünde el pençe divan durur gibi, ince belini kıçıyla beraber tavana dikip, ta ayaklarının dibine kadar eğildi.Sanki burnuyla ayak parmaklarını güreştirecek dangalak…


O an arkadaşlarla göz göze geldik . Hhepimizin aklından aynı şey geçti…

Adam akıllı kokmuş, taharetsiz kıçına, okkalı bir tekme atmak istedik… 



( İçelim Güzelleşelim başlıklı yazı Sultan tarafından 30.11.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.