1
çürümüş bir çöl kokusu sinmişken çehreme,
sessizce kanatılmış bir mühür, mecalimde
vahalarda yuvalanmış sancılarımı didikleyen akbabalar,
bir bedevi söküp atıyor dehlizini önüme,
canı acıyor rüyalarımın, karanlık yiyici kaktüsler yüzünden.
acıkan öyküler doyurmak için karnını, ölü cümleler
arıyorlar,
temizlikçi kahinler bulmacalar çözüyor şemsiyemin altında,
düşler gürlüyor, göz kararı yağmur serpilecek anılarıma,
nasıl keselim düşlerinizi diye soruyor berber,
paraşütsüz yüzmeyelim yeter diyorum.
Sonra bir süre nezarette tutuluyorum bıçağı ters elimle
tuttuğum için,
oysa hüzünlerim sağda, tutkularım solda olmalıymış peçetemin
üstünde,
cenaze levacımatçıları, cesetlere gönderdikleri mektupların
pulunu yalıyor iştahla,
kimsesiz çocuklar, buldukları mermi çekirdeklerini çitliyor,
nazarlara gelmesin diye daha çok kurşun döküyorlar
yoksulların üstüne.
ip atlayan ay çok mızıkçı, beyazlatmayacak geceyi,
güneş çok kızgın, üstünde sahanda sancı pişirdiğim için,
tüm bu tablolar ve tabloları duvarda tutan fani çiviler
avuçlarımda birikiyor.
Baldırımda kocaman bir düş lekesi, beni oradan tanırsınız,
bir de sararmış kirpiklerimden çıkarırsınız simamı.
Zaten tüm gözyaşlarımı vesikalık çektiriyorum son
zamanlarda.
Ve yeşil ışıkta geçiyor içimden meddahlar,
düş çalışması nedeniyle özür dileriz verdiğimiz
rahatsızlıktan,
yollarda birikmiş, ilgisizlikten kokuşmuş notalar yüzünden
bir süre tek şeritte uçacağız,
ihtiyatlıyım ki, beslenme çantamda kısa don desenli yüzlerce
yara bantı,
Ve şu an tek anımsadığım, f tipi köy hücrelerinde
biriktirilmiş paslı filketeler,
mektepte pazularıma takılan kırmızı ironik kurdelalar,
defterimin arasında kuruttuğum önlük yakalarım,
her acıktığımda ağzıma attığım renkli tebeşir şekerleri.
Uzaklaşıyorum artık kızamık geçirmiş sileceksiz tosbağamla,
gömlek cebimde mürekkebi akmış rubailer,
ruhumun tam üstünde patlamaktan korkan bir siğil,
neyse ki aşıları tam hayallerimin...
Oktay Coşar