Nâr-ı Günce

içime düşen ateşe...


Senin gökyüzünden uçmayı beceremedim
kanadım hep kırık
ağır geliyor bu yokluk bu bedene
sarıl sımsıkı a y r ı l ı k zindan kokusu...


I

elinden şekeri alınmış çocuklar gibi ağlıyorum
hayatımdan ç/alınmış çocukluğuma
ömrüme anlam katan annemin adı yok şimdi
gülüşlerimle gömdüm gurbete


II

Annesizim
yetimliğimi kör bir sabaha anlatsam
ya da buğulu camlara kanarcasına yazsam
gözlerimin nemini arttırsa da hergün
ıslak bir yalnızlığın dibinden kuru çıkar mıyım

kırık dökük güncelerim saplanıyor sol yanıma
ne büyük yıkımlardan sağ çıktım
düştükçe battım battıkça yüze çıktım
kurtulamadım ama geçmişin karanlıklarından


III

mahpusta gün sayar gibi
duvar çizikleriyle dolmuş gönül takvimimdeki sayfalar
iğne deliğinden geçiyorum
kapatıyorum gözlerimi yetimliğimi kavrıyorum

hangi çığlıklar dudaklarımda boğulur
cevabı dirayet olan kaç soru sorulur dizlerime
sen sustuğunda bana kalan sahte bir hayattı oysa anne

hangi yıldızlar sana dönüyor
bütün sokaklara kapanan umutlarım
bütün acılarım içime eşit
nafile oruçları tutuyorum kaçıp gittiğin düşler ülkesine
kim çaldı çocuk düşlerimi


IV

gözlerimde, sekiz yaşına kadar yaşadığım umudun kırıntıları
içimde dokuz yaşımda başlayan hayatın tarifi
boğazımda ulaşamamışlığın düğümü
göğsümde sol yanımı kanatan yarin nankörlüğü
ve...
yüreğimde, özlemlerin en büyüğü "annem"

ah anne varlığını yalnızlığıma adayıp gittin
uzak ellere teslim ettin saçlarımı
ellerim soğuk yüzün gibi
yüzüm sıcak yüreğin gibi
artık denizler çekildi gözlerimden
bir güz mevsimi kara kış vurdu sensizliğimi

yağmur misali dökülüyorsun gözlerimden
yanaklarındaki kokunu götürüyor bir rüzgâr
bütün aynalar kırılıyor , paramparça düşüyor avuçlarıma
tıka basa krizlerini dolduruyorum hiç uyanamayacağın uykuna

güneş göz kapaklarıma değmiyor artık anne
ayazlar öyle düğüm atmış ki içime
buzul yanlarım çözülmüyor
hayat boyu yatıya kalmış misafir gibi çoğalıyor acılar dilimde


V

şimdi içimde mağrur bir çocuk
onu sevindirememişliğimin hüznünde
boynu bükük yinede beklercesine
gözlerindeki "nerde" ifadesinde
bekliyor beni, benim ulaşamadığım yerde

bir onun yokluğu bir de senin
ağır ağır düşüyor geceme
bu sarhoşluk nereye kadar sürer
ikinizin adına cehenneme kan kusuyorum anne

son çizgideyim artık
bir adım ötesinde, ebedi gerçek
karşılığında ne çıkacağını bilmediğim
bir adım berisinde hayat-ı çek...

Avazım çıktığınca susuyorum ! ...
gözlerime vurulan neşter darbelerinde
senden düştüğüm düş yataklarında
bütün hıçkırıklarım sesimin çatallaşmış yanında


bütün yalnız renkleri sahiplendim
ayağı yere takılıp düşen bir adam vardıya hani anne
sana söyleyemediğim
kağıt geminin kırışmış sayfalarına yazdığım adam vardıya hani anne
bütün yoksulluğumu benim gibi bağrına bastı be anne


kıldan ince hayatın ipinde kurduğum yaşam salıncağındayım şimdilerde
z/amansız elimden alınan oyuncakların yerine
önüme sunulan zoraki fermanı okurken
a/kan iki damla yaş şahit oluyor yüreğimin sesine
istemiyorum dünyanın servetini, oyuncaklarımı verin geriye !


. . .


Annesizliğime...
( Nâr-ı Günce başlıklı yazı Nar-ı Çiçek tarafından 27.01.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.