Sonbahar Artığı
yalnızlık
kurmalı bir sızlanmaydı
yanan mevsim girişlerinde...
bir hava atımı uzaktaydı aşk
sonbahar dediğimiz hüzün çalkantısının
veda vakitlerinden çalınmış
yırtık gülüşleri yamalamıştık beceriksizce...
yanaklarımız hep kırmızıydı... erguvanlar değiyordu veya
her öpüşmenin başında ...
fısıltılar değmesin eteklerimize
diye diye karartıyorduk sırlarımızı
sallanıyordu gövdesi hakikatin...
ben Atlantik kıyısına gözyaşlarımı serperken
sen kurumuş iklimlerin adını ezberliyordun
şiirlerim yağmurlara pazarlanırken
üşüyen Annabel Lee’ye ağlıyordum...
....
ve sonra diye başlayan cümleler yazmayı
üç noktayı kaybedince bıraktık
sorma vazgeçenlerin sonunu
tesadüfleri seven bir yanımız vardı belli ki
ve bundan kaçan her yanımız...
uyandırma
sızsın masumiyet
yokluğumuza doğru iz sürdüğümüz serserilikler
giriş kapısı paspaslarına bırakılırken tabanlarımızdan
ertesi sabah aynı yerden basıp geçme ihtimali hep vardı...
adını ve lisanını bilmediğim
kadınlar ve erkekler ıslanıyordu bakışlarımdan...
şemsiyeleri gizliyordu tüm benzer yanlarını...
sen kalıyordun aklımda bir
gizlenen tüm ruhların adı oluyordun
kadınlar ve erkekler soluyordu yürüdükleri yollarda
aşk sanılan hezeyanın
geçtiği elekte biriken
kasım artığı bir yığın duyguyu
besliyordum
bir gün sonum olacağını bile bile...
(
Sonbahar Artığı başlıklı yazı
meltem tarafından
17.02.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.