/Makam-ı âli’den geldi bir kaç zât,
Köylünün içinde başladı tezat./





On gün önce geldi, on yıllık attı
Ben niye sakinam sözimi keko;
Köyi satmak için pusiya yattı
Parsele böldiler özimi keko.

Yığılmış buriya hılı hırhızı
Bulmağ keramettir haklı haksızı
Ben de konişmazsam dulı öksizi
Barnağ kor çığadır gözimi keko.

Horız olmaz geçse yüz sene, tavık
Onlar gene horız, biz gene tavık
Heç yoğsa vermişiğ yüz tene tavık
Bekliyem veren yoğ kazımı keko.

Valla şaşırmışam gece, günimi
Her gün halay, sankim ağa düğini
Yetti gayri dedim kızdım o güni
Ben bilem çekmezken nazımı keko.

Köy kuyusu yetmez kıçın terine
Ne sor, ne ben fazla inem derine
Açmışığ yarayı merhem yerine
Dökiyor ha bire tuzımı keko.

Boynız gökte, ayağı değmez yere
Aramızda kalsın bence kefere
Onlar geldi kalmadı bizde töre
Tanımaz olmışam kızımı keko.

Topladım köyliyi, köy meydanına
Dedim; gel tükirağ bunın kanına
Korıhırlar kimse gelmez yanıma
Ben çalıp dinlerem sazımı keko.

Değerimiz artsın pul etme beni
Durgın gölem deşip sel etme beni
Yeter gayri fazla söletme beni
Bizim bı yazımız, yazı mı keko?.






11 NİSAN 2002



 
 
"Şiir yöresel ağız ile yazılmıştır.
Keko = Doğu ve Güneydoğuda Ağabey, Kardeş ve bir samimiyet hitabı olan terimdir."


 
 
 
 
 
( Keko başlıklı yazı Mustafa Sade tarafından 4.04.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.