Uçan kuş, esen yellerle

Kaç kez, kaç kez haber saldım sana

Gel dedim ,gel

Umulmaz yaraları açan sensin bağrıma

Gözlerimden yaş değil kan damlıyor kan

Tıkadın kulaklarını ses vermedin çağrıma.

Oysa nasıl muhtaçtım ben senin

Nikotin kokan nefesine.

 

Bilmezdim aşkı sevdayı

Hiç tanımadım Aslı’yı Leyla’yı

Bilseydim ki aşk acı çekmekmiş

Başıma sarar mıydım hiç böylesi bir belayı

Çocuksu düşlerim vardı benim

Pembe ve mavi

Aşk bir dilim kuru ekmek

Bir dilim peynir belki de birkaç kara zeytin

Hayatı tırnaklarımla kazımaktı benim için

Ben kendime yeterdim seni tanımadan önce

Oysa şimdi

Karabasanlı gecelerin her birisi bir işkence.

 

Gri den siyaha döndü

Pembeler maviler

Dört yanım zifiri karanlık

Yaşadığım yer dipsiz bir kör kuyu

Canımı yakıyor sol yanımda ki cam kırıkları

Bıçak sırtı gecelerde çarmıhlara gerilirken ruhum

Gel diyorum gel

Düştüğüm kör kuyulardan kurtar beni.

 

Yakup’un sabrı ile susuyor

Sen diye başlıyorum her yeni doğan günde ki sürgünlere

Kıraç bozkırlar gibiyim

Yeşilden sarıya döndü başaklarım

Med cezirleri yaşarken çatlamak üzere olan şakaklarım

Uzak durmalı; diyor galipten gelen bir ses

Beynimin her zerresinde çınlıyor ,

Uzak durmalı!

Uzak durmalı!

Uzak durmalı!

Sekiz nokta dört şiddetinde depreme maruz kalırken

Sen diye haykıran beş duyum

Bir harabeyi andırıyor göçük altında kalan sol yanım

Şimdi artık gelsen de hoş gelmesen de

Nasıl olsa geriye döndü benim bitmeyen, bitmeyecek olan hazanlarım...

 

( Hazan başlıklı yazı S.SAMYELİ tarafından 1.05.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.