YUNAN MİTOLOJİSİ VE DİN

Mitoloji, adından da anlaşılacağı üzere, mitleri inceleyen bilim dalıdır ve bu mitler, belli ahlaki değerlerden doğar. Benzer ahlaki değerlerin hem mitlerde, hem tek tanrılı dinlerde var olması, bu iki olgunun kaynağının aynı olduğu izlenimini vermektedir.

Mitoloji ve din arasındaki benzerliklerin yalnızca ahlaki alanla sınırlı kaldığı da söylenemez. Daha yakından baktığımızda, her iki alanın bazı çarpıcı ve ortak noktaları olduğunu görürüz. Kadının yaratılma hikayesine bakarsak, hem Hıristiyanlıkta, hem Yunan Mitolojisinde, kadının kötülüğü temsil ettiği dikkatimizi çekecektir. Zeus, Pandora’yı, erkekleri “cezalandırmak” için yaratmıştır. Benzer şekilde, Hıristiyanlar da, Havva’’nın yer yüzünde var olan tüm kötülüklerin nedeni olduğuna inanırlar. Çünkü, Adem’i,  cennetteki yasak ağacın, “Bilgi Ağacının” meyvesini yemeye teşvik eden odur. Ancak İslamiyet’in bu noktada, yasak meyveyi yemedeki sorumluluğu Adem ile Havva arasında eşit şekilde paylaştıran farklı bir bakış açısı vardır. Burada, İslamiyet ile Hıristiyanlık arasındaki ayrımın nedeninin, Mitoloji ile özellikle Hıristiyanlık arasındaki benzerliğe dikkat çekmek olduğunu vurgulamak gerekir.

Yasak meyve hikayesi, Pandora’nın Kutusu hikayesine benzerliğinden ötürü daha yakından bakılmayı hak etmektedir. Hıristiyan kaynaklara göre, Adem ve Havva, o meyveyi yediklerinden ötürü atılmışlardır, çünkü bu hareketleri, Yaradan’a itaatsizliği temsil etmektedir. Mutlak mutluluğun var olduğu Cennet yerine, “ızdırap” içinde yaşamak üzere yer yüzüne gönderilmişlerdir. Yaptıkları hareketin nedeni, şeytana uymuş olmalarıdır. Benzer şekilde, Yunan Mitolojisi’nde de Pandora, merakı yüzünden, açmaması gereken kutuyu açar, ve her türlü kötülük, kutudan çıkıp yeryüzüne dağılır. Dünya, artık kıskançlık, kibir, kızgınlık vb kötülüklerle kirlenir ve bir ızdırap yeri haline gelir. Her iki hikayede de failler, büyük ölçüde kadındır. Din ve mitolojideki semboller farklı görünebilir, ama işlenen tema, neredeyse aynıdır.

Hıristiyanlık ile Mitoloji arasındaki bir başka benzerlik de, teslis inancında bulunabilir. Bazı Hıristiyanlara göre, üçü birlikte, teslisi oluşturan Baba (Tanrı), Oğul ve Kutsal Ruh vardır. İslam’da şiddetle reddedilen bu türden bir inanış, bize Zeus’u ve kendileri de tanrı ve tanrıça olan ailesini hatırlatmaktadır. Hem Hıristiyanlıkta, hem Mitolojide, Tanrı’nın, insanoğlu tarafından kolaylıkla anlaşılabilecek bir olgu olarak resmedildiği savunulabilir, zira Tanrının da tıpkı insanlar gibi bir nevi “sosyal çevre”si vardır. Hıristiyanlıkta ve Mitolojide Tanrı olgusunun insanlaştırılması ve onu, insanoğlu için daha anlaşılabilir bir hale getirecek şekilde, insani özelliklere sahip bir şeye indirgeme eğilimi de, ortak bir başka unsurdur.

Çeşitli faktörler, bu benzerliklerin sebebi olabilirler. Bunlardan birisinin, bir şekilde diğerini etkilemiş olduğunu düşünmek, son derece mantıklıdır. Bir başka deyişle, ya mitoloji, tek tanrılı dinlerin, bazı özelliklerini ilahi vahiylere yapılan insan müdahalesi sonucu bazı unsurlarını yitirerek “tahrifata uğramış” bir versiyonudur, ya da dinin ( “Hıristiyanlık”) kendisi Mitlerin etkisi altına girmiştir.

Kuran’ın bakış açısıyla bakıldığında, mesele son derece açıktır. Hz. Adem ve Havva’dan bu yana yalnızca tek “din” olagelmiştir. Her bir Peygamber, temelleri her zaman aynı kalmış olan ilahi vahiyler almışlardır. Tarih içerisinde, insanoğlunun gerçek vahiylere olan itaatsizliği ve ihaneti yüzünden bu vahiylerin tekrarlanması gerekmiştir. Bir peygamber öldükten hemen sonra, hatta ölmeden önce, halkı, gerçek dini, önceki yaşam tarzlarına “uyarlamıştır”. Dinin bu şekilde tahrifata uğraması, tarih içerisinde sayısız kez tekrar etmiş bir süreçtir.

Bu bakış açısıyla, Yunan Mitolojisinin de, bir zamanlar pagan değil ilahi (ve tek tanrılı) bir din olduğu ve bu dindeki asıl tanrı figürünün, Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslamiyet’te de var olan tanrının aynısı olduğu, ancak zamanla aslından uzaklaştığı öne sürülebilir. Bununla birlikte, bu ilişki, tek taraflı değil, bir etkileşim ilişkisidir.  Her ne kadar Mitoloji, ilahi bir kaynaktan beslenmiş gibi görünse de, Hıristiyanlığın da Mitolojinin etkisi altında bazı unsurlarını kaybetmiş olması da yine aynı derecede muhtemeldir.

Kronolojik olarak bakıldığında, Yunan Mitolojisi, Hıristiyanlığın ortaya çıkışından önceki bir döneme aittir. Bu tarihsel gerçeklik, söz konusu etkileşime odaklanılırken, gözden kaçırılmamalıdır. İslamiyet’ten önceki tüm dinlerin, mensupları tarafından tahrif edildiği yönündeki ön kabulden yola çıkarsak, Hıristiyanlıktaki bazı tahrifatlar, Yunan Mitolojisine atfedilebilir. Bilindiği üzere Hz. İsa, Roma İmparatorluğu hakimiyetindeki topraklarda dünyaya gelmiştir ve Roma Mitolojisi, Yunan Mitolojisinin bir versiyonundan başka bir şey değildir. Hz. İsa’nın doğduğu toplumda Mitolojinin ne kadar yaygın olduğunu bilemeyebiliriz ancak onun getirdiği dinin,  mitolojik hikayelere benzetildiğini gösteren bazı belirtiler mevcuttur. Yukarıda da belirtildiği üzere, Hz. İsa, tanrının oğlu olarak gösterilmiştir. İlahi bir öğretide erkeklerle eşit olması gereken kadınlar, mitolojik etki altında yalnızca “kötü “olarak görülmeye başlanmıştır.

Bu bağlamda, öncelikle dinin  (Hıristiyanlığın) mi yoksa mitolojinin mi diğerini etkilediği kesin olmayabilir, ancak her ikisi arasındaki çarpıcı benzerlikler, bu iki olgunun çok da birbirinden bağımsız olmadığını göstermektedir.

            

( Yunan Mitolojisi Ve Din başlıklı yazı sendeyaz tarafından 2.05.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.