Sessiz bir yolculuğun başlangıcı, bitişine yakın olur çoğu kez. Bir şehre gitmeye başladığında mesafeler kısaldıkça yüreğinde uzayıverir yollar. Özlemle koştuğun şehirler vardır, sana ait her haritada...  O'da bunlardan birtanesi... Dört kapısı var sana açtığı, hangisinden girersen gir, her mevsimin ayrı bir tadı var. Mamağın önünden geçerken duyar gibiyim kemiklerin barış türkülerini. 
   Nerdeyim şimdi? Surların tam önünde. Ezberletilmiş hikayeleri nefes nefese okuyan çocuklar koşacak birazdan yanıma. Beyaz leçekli anneleri görür gibiyim; yüzlerinde eksik gülümsemeler, belli ki vartoda kalmış diğer yarıları ya da bagogda. Yine de mutlular yinede barış var acılarında yine de dimdik başları ve gözleri alamırenk bakıyor uzayan gündüzlere. Hz. Süleyman'a yürümek lazım öğlen vakti. Sıcakta gideceksin oraya, ayakların taşlarda yanacak ki günahların erisin. Bahara yakın verevlerden dönüp üst katta yatan sahabelere de selam vereceksin, belki barışı getirirler diye. Başkadır dört kapılı şehrin yazları. Çok sıcak ama soğuk bir çehrenin güneşidir. Renkli feryatları duyarsın mesela Ali Paşa'da, tinerci çocuklar, dilenci kızlar, dudakları kırmızı ayakları siyah, terlikleri yırtılmıştır vesselam. 
 
      On gözlü köprüye bakıverirse gözlerin aşkı öğrenirsin belki Suzan'dan. Gazi Köşkünde yemezsen ömrünce bilemezsin kuru kebapın tadını... Balıkçılardan başka yerde alamazsın sazanın en iyisini. Ve dağkapı... Her gezginin son durağı belki... Ciğerciler tıklım tıklım sabah ezanlarında, ayyaş sofrasına misafir olmak şart bir mırranın seksen yıl hatırı var... HasanPaşa Hanıda tam karşında uyuyor.. Puşilerin şöleni var seksenliklerin başında, keske çalıyor gökyüzü. 
 
    Meydanda ki sarı lambaları kapatacaklar birazdan ve bütün gün govend halaylarını dinleyeceksin taki ofise varana kadar... Mantosuz kadınları görmek güzel. Hem doğulu hem özgür duruyorlar basma eteklerin içinde, başlarında bir tek leçekler dalgalanıyor. Edep timsali anneler var, bir bakışta acısına ortak olabildiğim... Zozanın annesi'de olabilir, Demhat'ın anneside... 
 
     Geceyi teslim etme zamanı. Panzerler uykuya dalarken yeni bir hayat başlıyor dağların ardından.. Oysa kimse ölmedi bugün kimse öldürmedi, ama hala katil hala maktul çığlığı, hala ölüm kokusu var... Dört kapı Dörder acılara gebe yine... Biliyorum sorşewin çocukları onlar... Kırmızı gecelerin nihai bekçileri onlar... Otobüs bismilden geçerken şewbaş diyenlere selam olsun. Sorşewi Diyarbakır'a verecek bir Zelal bulunur belki....  
( Sorşew başlıklı yazı Büşra tarafından 4.06.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu