Kör dünyanın göbeğine
Hak yol İslâm yazacağız.
Kuşların göz bebeğine
Hak yol İslâm yazacağız.

                                                                    Abdurrahim Karakoç

 

Türk Edebiyatı yaşayan en büyük hece şairini kaybetti… Halk Edebiyatımızın en büyük temsilcisi artık yok… Allah’tan geldik ve yine O’na döneceğiz. Mekânı Cennet olsun.

O büyük bir şairdi…

O şairliğin yanında bir fikir adamıydı…

O kendisini Türk İslam Ülküsüne adamış bir gönül eri, bir Alperendi…

O hep davasının davacısı oldu, yılmadı, susmadı, doğru bildiği yoldan sapmadı… Kimseye boyun bükmedi… Üstadı Mehmed Akif gibi gelenin keyfi için geçmişe sövmedi, üç buçuk yolsuzun ardında zağarlık yapmadı… Dimdik yaşadı, dimdik öldü… Hakkında açılan davaları bile bizzat kendisi savundu ve hepsinden de berat etti. Zira yanlış bir şey yapmadı…

“Hak Yol İslam Yazacağız” dedi; gönülleri fethetti, unutulmaz bir slogandan öte hepimize bir ideal, bir hedef oldu mısraları…

“Mihriban” dedi; âşıkların yüreği lambada yanan alev gibi titredi…

“İsyanlı Sükût” dedi; herkes kendini buldu şiirde, acı acı gülümsedi ahvalimize…

“Hâkim Beğ” dedi; mahkemelerde bir türlü sonuçlanmayan davaları en güzel biçimde anlattı.

“Tohdur Beğ” dedi; hastane çilemizi resmetti…

“Hasan’a Mektup” yazdı, Ha Hasan’a, ha sana” dedi okuyucusuna, memleket ahvalini anlattı.

Gerdanlıklar dizdi, inci gibi… Her biri atasözü olacak koca koca laflar etti. Kulağımıza küpe oldu sözleri…

Lise yıllarında “Vur Emri” kitabı ile tanıdım onu... Şairliğe hevesim olduğundan Mehmet Akif ve Necip Fazıl’dan sonra üçüncü rehberim, ustam, hocam olmuştu. Hangi kitabı çıksa gidip alır ve şiirlerini okurdum. Sadece okumazdık ezberlerdik... Erzurum’da üniversite yıllarında yurtta hep ondan da şiirler okurduk birbirimize…

Onunla 1995 yılında Ankara’da tanıştım. Hasan Sağındık, Uğur Işılak gibi sanatçıların albümlerini ilk çıkaran, Abdurrahim Ağabeyin kitaplarını basan Hemşehrimiz Fehmi Güney’in ortağı olduğu Günalp Firmasının Hanımeli sokaktaki bürosunda… Hasan Sağındık, Selçuk Küpçük, Remzi Çayır ve Fehmi Güney ile bir sohbetimiz olmuştu. Çok nüktedan, çok zeki bir adamdı. O anlattı bizler gülmekten kırıldık…

Musikiye merak düşürdüğümde kendi şiirlerimden sonra ilk bestelediğim şiirler Abdurrahim Karakoç’un şiirleriydi. Hatta onun şiirlerinden yaptığım bestelerden bir kaset doldurup Hasan Sağındık’a vermiştim. Fehmi Güney bunları albüm yapmak istemişti. Şarkıcı olmak istemediğim için kabul etmemiştim.

Girdapta Bir Can, Sesli Düşünce, Kabil Mesajı, Hani Ya, Müslümanlar Bir Beden, Kabuktan İçe, Göç, Merhaba, Geceden Sabaha Doğru, Can Kurban, Unutursun Mihriban onun bestelediğim şiirlerindendi…

Günlük yazılarıyla tenvir etti okuyucusunu… O nüktedan ve şairane üslubuyla okuttu kendini… Yolumuza yol, gönlümüze göz oldu…

Emri Hak vaki olunca yoldaşının yanına defnedilmek nasip oldu ona da… Taceddin Dergâhının o manevi atmosferinde, Allah dostlarıyla, velilerle diz dize, Akif’in İstiklal Marşını yazdığı divitin onlarca yıldır inleyen ahengiyle koyun koyuna ebedi istirahatgâhında yatacak… Baş koyduğu davasında önce fikir babalığı yaptığı, sonrasında tabi olduğu lideri, kadim dostu, Şehid Muhsin Yazıcıoğlu ile komşu oldu… İnşallah uğruna baş koyduğu Sevgili Habibi Ekremi, Hz. Peygamberine de komşu olur…

Kabri nur, makamı âli, menzili cennet olsun…

Hakkını helal et ustam, senden çok şey öğrendim… Hakkını helal et…

 

Halit Yıldırım

 

 

 

 

 

( Üstad Karakoç’un Ardından başlıklı yazı Halit YILDIRIM tarafından 8.06.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.