"Yaz, kavrulmuş bir mevsimdir/Vaat edilen bir yalan, elde kalan yalnızlığındır"
İnsanlığın karanlık bir odada öldüğü rivayet edilir. Yorgun ve telaşlı adımlarıyla vicdan yaklaşır önce soldan. Sağda ise egemenliği hakimdir egonun. Bu hükümdarlık savaşı ayırır birbirinden kentleri, sokakları... Söken biz, diken terzidir bizzat. Aynaya bakmak yine de bir sarraf işidir.
Çeşitli kavramlar, türlü hikayeler ve ayrıntılı yazlar geçti aradan. Oysa kış tamamlanmamıştı ve saçlarınız teline kurban istememişti henüz. Ayrılığın üç hali vardı boyutlarına sığmayan. Şişede olduğu gibi durmuyordu deniz. Aşk, yalnızlık ve hastalık. Öyle sakin öyle sessiz. Açıklarda yol alan kırık bir yelkenli gibi rüzgarı tersinden alıyor ve durdurmuyordu zamanı kumların üzerine yazılmış hiçbir yaz şiiri. İçimizdeki çocuk hala bertaraf ediliyordu. Kuşların kanat çırpıp, kimsesiz bırakması gibi koca bir şehri.
"Umudun mavi sularına boş şişeler bırakırsın/Hiç yazılmamış olsun diye sevgilinin kaderi/Oysa geride ne bir ümit ne de bir heyecan kalmıştır/Ebediyet çoktan terk etmiştir ruhunu/Sen de böyle günlerde tanımış olmalısındır denizi/Geç kalınmış öykülerle bütünleşip/yarım kalmışsındır her şey gibi/Sen ve ruhun/benim olduğum yerdesinizdir şimdi."
Gönül ister ki bu sene herkese iyi tatiller dileyeyim. Ama çoğunuzun imkansızlıklar içinde olduğunu biliyorum. Eminim herkes kendini mutlu etmenin yollarını bulacaktır. En azından öyle umuyorum.
Geç kalınmış öykülerinizi bir bardak çay eşliğinde dostlarınızla paylaşın. İşe yaramayan cümleleri ise denize atın. Nasılsa her liman sizi başka bir yaza taşıyacaktır.
Mehmet Gökhan Damar