her haziranda adınla başlarım yola koyulmaya, 
adınla... 
Bin yılın bahşettiği,alnıma yazılan yitikliğin 
kader dediği,hoş geldiği,şeref verdiği, 
...adınla... 
savruk kentler yokuşunda hatırıma gelir yokluğun, 
kanatır içimi,bir başka gündönümünü, 
bir başka mevsimini beklerim gözlerinin 
seherlerin rüzgarıyla başlayan,amin diyen meleklerin 
banada dua etmelerini beklerim... 
bir yetimin rüyasını görmüş gibi sensizliğin girdabında, 
titreyerek ellerimi açar sonra aynı acıyla kaparım ellerimi 
adın adımın yanına konulduğunda 
hüznün iltica eder bir başka sehere, 
sonra bir pencere daha kapanır gidişinden 


Bu haziran da geceler bir başka sessiz sanki... 
Kulağıma çığlığından bahseden sesler mi çok yalnız yoksa? 
Yoksa ben miyim seni her andığımda yokluğunla avunan 
anlaşılması güç bir yitikliğin ayak sesleri gibi… 
Sensin bu kadıköy sahilindeki çatırdayan,kırık bir sandal 
Senin bu üsküdardan atakum a uzanan ıslak,ezik kum taneleri 
Elimde sana dair benliğinde kaybolmuş serkeş bir adam kaldı, 
yokluğunla hem hal olan çaresiz ama yürekli bir adam 
Oysa, bana ait bir kimliğim bile yok! 
bütün gördüğüm düşler,tüm yokluklar sana sevdiğim 
Şimdilerde… 
Adını adımın yanına koyduğumda 
Artık iltica etmez yüreğim adınla varolan uzaklara 
artık seni andığım haziran da hüzün yağar başucuma 
gidişin varolmadı bende sevdiğim 
karaladım kendimi, yağmaladım yokluğunu! 
, seni can bildim,seni can bildi tüm çığlıklarım. 
Biliyormusun.. 
Kaç mevsim geçti oysa gidişinden 
kaç gece yağmur damlaları tokatladı yüzümü 
kaç gün kar yağdı şakaklarıma unuttum 
kaç sevdalı yürek titreyerek söylendi şu kaldırımlara 
bense hala hazirandan bahsediyorum sana 
ne yapayım ben 77 de tam 22 günümü verdim bu mevsime 
birde 2009 da 1000 yılımı…………. 
bak en çok sana ayırmışım ömrümün kalan yanlarını 
22 gün yaşamışım bu mevsimde daha önceleri 
Şimdi ise sana dair zamansızlığı 
aydınlığa koşar adım soluk soluğa çıkan siyahlarda 
çok denedim ilk bahardan güneşe yolculuk yapan 
gözlerinle gözlerimi buluşturmayı 
Ben hala o yokuşlarda sana dair devrimler hıçkıran 
anılarda kalan saçlarının siyahına dün gibi aşık 

hani benimle olmayı o çok sevdiğim dediğin 
süleymaniyede,eyüp sultanda, 

beyoğlunun en hırçın yokuşlarında 
bir başka istanbulda..... 
mazi olmuş,tarih olmuş,sensizliğin kaderinde bin yıl yaşamış gibi..
 

Ömer Piri

( 2009 Da Bin Yıl başlıklı yazı omerpiri tarafından 9.06.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.