Ne Hayal Ama

Güneş o gün her şeye ve herkese inat bütün güzelliğini sergiliyordu. Güneş ışınları adeta içimdeki mutluk heyecanıyla yarışır haldeydi. O kendi sıcaklığını sergileme mutluluğunu yaşarken ben kazandığım üniversitenin kapısını aralamıi olmanın mutluluğunu yaşıyordum.Yani ikimizin de mutluluğuna diyecek yoktu.

Adeta hayaller âleminde yüzüyordum. Yalnız ben değildim hayaller âleminde yüzen diğer bütün arkadaşlarımda öyleydi. Heyecanlanmamak elde mi? bizim hayallerimize göre 4 sene sonra minik çocuklarla veya gençlerle tanışma zamanı olacaktı. Onların eğitim uzmanları yani öğretmenleri olacaktık. Bu hayallerle geçiyordu o günlerimiz. Yaşadığımız ülke gerçekliliğini kavrayamamıştık. Evet, o zamanlar kavrayamadık ülke gerçekliliğini. Nihayet üniversite bitiyordu. Hayalleri gerçekleştirme zamanı gelmişti bizim için, ama olmadı. KPSS engeline takılmıştık ve atamamız olmadı. ilkin hayallerimizin yalnız bir yıl ertelendiğini düşünmüştük ama öyle olmadı. 1, 2, 3 derken hayallere kavuşmak hayalleşiyordu. Çünkü değişen eğitim bakanları; eğitimden anlamadıkları gibi öğretmen adaylarını adeta süründürüyorlardı. Atama yapmaksızın ucuz eleman çalıştırmak adına ücretli öğretmen çalıştırmaya başlamışlardı. Bu haksızlığa dayanamayan bazı arkadaşlarımız intihar yoluna başvurdular onlar adına doğrusu üzemedim. Çünkü onlar kurtuldular. Geriye kalanların durumu daha vahim çoğu psikolojik men çökmüştü. Ve bu psikopat öğretmenlerin bir kısmının ataması yapılmıştı. Bunlardan biride bendim.

Evet, atamam olmuştu ama geç gelen bir atama oldu. O çok sevdiğim öğretmenlik isteğim de kalmamıştı artık. Şu halde ne verecektim öğrencilere, beni bir psikopat yapan KPSS ve eğitim bakanı şimdi atamamı yapmıştı. Bunları düşünmeyi bir kenara bırakıp görevlendirildiğim yerin yolunu tuttum. Yolculuk beklediğimden daha yorucu geçmişti. Nihayet küçük bir ilçeye giriş yaptık. İlçe milli eğitiminde gerekli işlemlerin ardından Öğretmenler için yapılan bir binaya yollandım. Yarın başlayacaktım göreve. Geçmişteki hayallerim alınmış, istek kalmamış, aşk kalmamıştı. Biz KPSS ve sözde eğitim uzmanların kurbanıydık. Bunları düşünmeyi bir kenara bırakıp, dinlenmek için uyuklama zamanı diye düşündüm. Hem yarın okullar açılacak ve ilk derse katılacaktım. Uykusuz geçen bir uyuklamanın ardından sabah olmuştu ve okulun yolunu tutuyorum…

Mesleğimin ilk gününde ilk sınıfıma hayal ettiğim gibi sevecen ve güler yüzle girmemiştim. Nedenini bilmediğim bir sıkıntı sarmış benliğimi ve bu sıkıntıyı çocuklardan çıkarıyordum. Şöyle ki Çocukların doğru düzgün kendilerini tanıtmalarına müsaade etmeden hemen derse geçeceğimi söylemiştim. Bu çocuklar için hoş bir durum değildi şüphesiz. Aslında ders anlatma isteğim de yoktu, bir iki kelime anlattıktan sonra onları serbest bıraktım ama sessiz olmaları için onları sürekli uyarmayı da ihmal etmiyordum. çünkü seslerine bile tahammül edemiyordum. Sadece ilk dersimde değil diğer tüm derslerim de böyle geçti. Sürekli saate bakıp biran önce dersin bitmesini bekliyordum. Durum böyle olunca öğrencilerimin gözünde asabi, bir şey anlatmayan, öğrencilerden- okuldan nefret eden bir öğretmendim. Artık şikâyetler başlamış, okul idaresinden beni sürekli çağırmaya başlamışlardı. Söylenenler klasik şeylerdi:'' çocuklar sizden şikayetçi daha dikkatli olun'' vb… Gün geçtikçe öğretmenlik mesleğinden daha çok nefret eder olmuştum tabi bunun faturasını öğrencilerime kesiyordum. Üniversite yıllarımda ‘öğrencilere dayak atılmamalı’ sözlerimde lafta kalmıştı. Çünkü en ufak olumsuzlukta şiddete başvuruyordum. Bu halime ben bile şaşırıyordum. Durumum öyle bir hal almıştı ki şikâyetler sadece okul idaresiyle sınırlı kalmamış, velileri de şikayetleriyle katmıştı bu kervana. Son vakada dayak attığım öğrencilerimden biri hastanelik olmuştu ve ailesi savcılığa şikayette bulunduğunu okul idaresine bildirmişti. Okul idaresi durumu bana bildirdiğinde olaya olan kayıtsız tavrım herkesi çok şaşırtmıştı. ve Mahkeme günü gelip çatmıştı. Diğer psikopat meslektaşlarım okulun yolunu tutmuşken ben mahkeme yolunu tutmuştum. Hava adeta benim ruh halimi yansıtırcasına şiddetli sağanak ve fırtınalıydı. Velilerin bakışları adeta bir caniye bakarcasına ürperticiyken ben gülüyordum. tam bu komik bakışlardan kurtuldum derken aynı bakışlara bu sefer mahkeme salonunda hâkim sergilemişti. ben yine gülüyordum. Mahkeme salonunda olmadık yerde attığım kahkahalar herkesi şaşkına uğratmıştı. tabi beni de. Ardından; çelişkili ve tuhaf bir savunma vermiş olmalıyım ki hâkimin kararı da o yönde olmuştu. Mahkeme beni sinir hastalığından ve ruh bozukluğundan tımarhaneye yolladı. Artık diplomalı bir deli olmuşum. 3 ay gibi uzun bir zaman geçirdim, delilerin arasında bir deli gibi. Ve şimdide hem diplomalı hem de raporlu bir issiz olmuştum. Biri mezun olduğum üniversiteden diğeri tımarhaneden.

Bu sebeple atıldım meslekten her şey çözüme mi kavuştu daha mesleği başında bulunan binlerce psikopat meslektaşım varken ve bu sürüyü takip eden kpss nin ve eğitimsiz eğitim bakanların, eğitimden sorumlu devlet büyüklerinin doğurduğu psikopat öğretmen adayları varken her şey çözüme kavuştu mu? Ve bu sonuçların doğuracağı psikopat bir nesil varken her şey çözüme kavuşur mu? Şimdi siz söyleyin ne olacak böyle?

ATEŞ

( Ataması Yapılmamış Yada Geç Yapılmış Öğretmenin Hazin Sonu başlıklı yazı FerhatDEMİR tarafından 28.08.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.