YÖRÜK ÇOCUĞU OLMAK

Yörük çocuğu olmak, dağların, çayırların, ovaların, kuşların, ağaçların, keçilerin ve kuzuların arasında büyümek, hayata buradan merhaba demektir. Çocuk bezi,  pudra veya yanık merhemi nedir bilmeden, eğer eski elbiselerden yapılan bezler poposunu yakmışsa toprağın en güzel yerinden alınıp sacda ateş üzerinde kavrulup, hafifçe ufalanarak bez yerine kullanmaktır. Göç zamanı geldiğinde, eşeğin üzerine atılan heybenin diğer gözünde yolda kuzulayan veya yürüyemeyen körpelere terazi görevi yapmaktır, saatlerce o heybede göçün konaklama zamanını beklemektir.


Bir yörük çocuğu için oyuncak demek ise, önce hayal edilip sonra hayalin bile ötesine giden yolda günlük hayatın vazgeçilmezi olan ve “avadanlık” adı verilen ardıç, karadil gibi ağaçlardan yapılan tarım aletlerinin maketleridir. Şehirdeki akranları tarafından belki de bir ömür anlatılan rengârenk ve plastik oyuncak atlar, yörük çocuğu için sadece bir tahta at oluşuyla bile çok özel bir şeydir. Onun tahta atı, öyle rengârenk de değildir. İki metre uzunluğundaki kalınca bir değneğe binip mahmuzlamak yeterlidir. Babasının ucundan tuttuğu bir yuların öbür ucunda, gemini gevip ağzını köpürten, sırtındaki eyer ve ayaklarındaki nal ile orada, gözünün önünde; atlayıp sırtına binecek kadar büyümesini beklemektedir. Belki bir kepçesi olan dozer, bir tekerlekli kamyon ya da bir gemi, birer oyuncak olarak onun da ilgisini çeker, hayallerini süsler; ama bir yörük çocuğunun bütün ne bu oyuncaklarla oynayacak vakti ne de onları sürüp çekecek, alıp götürecek dümdüz yolları ya da yüzdürecek durgun suları vardır. Bu yüzden akıp giden bir dere kenarında dans eden bir söğüt dalının dansına karışıp, salınmak veya birbirine değmeye çalışan yarpuzların tepesinden tutup yaprağını koklamaktır. Sonra anasını emmek için koşan körpelerle yarışmaktır veya bozkır canavarını bekleyen bir köpekle yol gözetlemektir. Zaman zaman karamık çalıları arasında, taş kovuklarında tavşan koçanı (yavrusu) aramak, goyakların kenarından akşam aferin almak için acemarpası, tülüçay veya altınbaşak otu toplamaktır.


Yörük çocuğu olmak, gece karanlığında ateş böceklerini seyretmek, gökyüzünden bir yıldız seçip benim yıldızım senin yıldızından daha parlak iddiasına tutuşmak, yumuşak bir topraktan solucan veya taşlar arasından bir böcek bulup onunla oynamaktır. Karnın acıktığında iteğinin altına saklanmış olan bir bazlamayı kapıp onu oyun oynarken veya  dağ başında gerceme ürtmeğini incitmeden soyup iştahla yemektir veya en tazesinden bir ağaç kabuğunu dişlemektir.


Bütün oba çocuklarını tanımak, onlarla kan kardeşi olmak, onlarla gıncırağa binmek, evcilik oynamak, kavga etmek, ama birbirini şehirli çocuklar gibi şikâyet etmemek, belli bir saatte eve gelmek zorunda olmamak, araba çarpacak diye dar alanlara hapsolmamak, dağ bayır ne varsa oyun alanı olarak kullanmaktır. Yanaklarının kuru ve kırmızı olması, hava azıcık soğuk olsa hasta olmamak, koşarken annenin sırtına bez koymaması, kışın tişörtle, yazın kazakla bile gezebilmek ve bir kere bile öksürmemek, ancak olağanüstü durumlarda hasta olmak, o zamanda kekik nane kaynatıp içmek, davar oğlaktan birkaç gün uzak kalmaktır.


       Kar yağdığı zaman kardan top yapıp bayır aşağı yuvarlamak, eldivensiz kartopu oynamak annesinin hastalanacaksın içeri gir artık diye bağırmaması yırtık ayakkabılarla kar boylamak eğer bir naylon bulursa kaymak, kayarken bağırmak akşam ebesinin anlatacağı hikâyelerle uyumaktır. 


Toroslarda çocuk olmak bir iki saatlik çamurlu, taşlı uzun yollardan yürüyüp okula gitmesi, okulda herkesin aynı dili konuşması, ders işlerken ders bitimi yolda oynanacak oyunların hayalinin kurulması, okuldaki çocukların çoğunun fakir olması, ayakkabıları yırtıksa birbirini alaya almaması, kızların yakalarının dantel olması, öğretmen ders anlatırken, dışarıdan hayvan seslerinin duyulması, kimsenin bunu yadırgamaması, şehirdeki çocuklar gibi hayvan bitki isimlerinin öğretilmemesi, beslenme saatlerinde yağlı bazlama, peynirli veya çökelekli sıkma yenilmesi, peynirli sıkmalardan öğretmene ikram edilmesi, öğretmenin bıkmadan usanmadan ders işlemesi, kör mıntılarla kalem açmaya çalışmak, zil çaldı mı teneffüslerde beş taş, yedi bir, çizgi, eccov meccov oynamak, dersten sonra yolda bir çelik çomak oyununa dalıp eve geç kalmaktır.


Baharla birlikte oğlakların peşinden evdilek, aypınarı, uzun kuyu, göktepe, sızva, teperce gibi Tosların en zirvesine gitmek, ardıç, katran ağaçlarının kokusu doyasıya içine çekmektir. Goyak kenarlarına veya pınar başlarına kurulan kıl çadırların etrafında döne döne oynamaktır. Bazen bir taşın başına birkaç arkadaşıyla tek sıraya geçip en uzağa kim çödürecek yarışı yapmaktır. Doğanın nasıl değiştiğini, mevsimlerin birbirini nasıl kovaladığının farkına varmaktır Toroslarda çocuk olmak.


Kirlenmemiş bir dünyada yaşamak, yarından çok fazla bir şey beklememek, olana şükür etmek, her türlü hayvanın ve ağaçların adını bilmek, bunun yanında hayvan tiplemelerinin hepsini zamanı geldi mi kullanmak, dışın perişan, için ise tertemiz olması demektir Yörük çocuğu.


Sonuç olarak; Orta Asya’dan Anadolu’ya bozkır coğrafyasının ve iklimin şekillendirdiği bir yaşam tarzı içinde kendini bulan ve yaşadığı toprakları kutsallaştırıp vatan sayan bir yörük çocuğu, zaman ve zemine meydan okuyarak yüzyılların süzgecinden geçen bir kültürün hem yaratıcısı hem de koruyucusu olmuştur. Konar-göçer bir hayatta devenin sırtında, sürünün peşinde ya da kara çadırın içinde hayallerinin peşinde koşarken hayatın gerçeklerinden kopmayan yörük çocuğu, bir yandan Toroslara hayat verirken diğer yandan da bir kültürün ebedi taşıyıcısı olma rolünü üstlenmiştir.

 

 

( Yörük Çocuğu Olmak başlıklı yazı Nevzat ÖĞER tarafından 9.09.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.