Gölgenle kaplı diyardım,
karanlıkta kaldım
Özlemin kaderime boyun
eğdi, açıkta kaldım
Zalimin zulmüydü
benimkisi, gönlünü ahu zar kılan
Lalezârın olsam, ab-ı
hayat dağıtsam artık ne fayda
Ellerimle teslim ettim
seni zehrin ilk damlalarına
Rahattı yerinde, gönlümü
mesken tutan gülüşün
İçimde fecre kadar uzanmıştı
ışıldayan gül kokun
Nalan bakışların altında
ıslandı şimdi her adımım
Dertliyim, avareyim,
bilinmezim, mazideyim
Elem içindeyim, gel kurtar
beni bu son yolculuğum
Sıla hasreti çekmeyegörsün
vakitsiz öten kuş
Ötmesini bilemedi ama
bulamadı kurtuluş
Nemrutun asi rüzgarı en
sonunda yaralı kuşu da vurmuş
Dudaklarımdan döküldü,
dökülmeyesice sevda kırınıtıları
Üzerimize birer birer
savurdu cefa tohumlarını
Gönlüme düştü, yeşerdi gözlerinin yağmuru
Üşüştü hüzün, mesken
tutarcasına rüyalarımı
Meleğim, saçların gülşen
gecenin kör kuyusunda
Söz söyleyemeyen
cıvıltılar duyurdum gül kokuna
Ey kalmayan bir aşkın
nazlı yâri!
Neyleyeyim, sensiz sonu
yok bu yokuşun
İliklerime işledi adın,
mahşer olmuşum
Ser gözlerindeki perdeyi, sensizliğimde
solmuşum!
Esrarengiz bir sona
hazırlanıyor şimdi ömrüm
Varoluşumun tek varisini
kaybedercesine gidiyorum
İrkiliyor sokaklar, yorgun
ve ıslak bedenimin kuytusunda
Yolum uzun, yolum
meşekkatli çekilen perdelerin avlusunda
Oyun bitti çocuklar,
çekiliyoruz kaybedilen yüreklerin avucundan
Renk renk çiçekler
getirmiştim öpülesi narin ellerine
Urganlara sarılmış
yüreğin, görmedi bir tanesini bile
Mehtap, yıldızları
kovalıyor şimdi tüm esrarıyla
Hasretine aldırmadan, ağlamaklı
bakışlarıyla
Uykusuz kalıyor yıldızlar,
ağır geçen vuslat hülyalarında
Zambak kokuları saçılıyor
hasretinin her yanı sardığı anda
Usanmadan topluyor
güldestelerden kelebekler, gülüşünü
Rüyalarıma kaçıyorsun
yine, gülüşündeki zarafetle
Utana sıkıla, gözlerine
dökülen saçlarından koparıyorum bir bir
Masum bir eda ile
sesleniyorsun: ‘Git artık, bir aşka gizleme beni’
Sanki gülüşüne mazhar
olamayışım ürkütüyor seni
Unulmaz bir anda
çeviriyorsun ülkemden güneşini
Nazenin bakışlarına hayran
olduğum, yârim!
Nereye gitsin avare gönlüm
bu karanlıkta
Engel olamıyorum sana
gelişlerime, bırak şu yüreğimi de geleyim
Şairhane tenin neden
solgun? Neden bu kalabalıklar senden ayrı?
Ellerine şiirin burçlarını
döktüğüm, gül kokulu yârim
Mesken tutsa da geceler
karanlığını içimde
Sarılıdır yüreğin hüznümün
haykırışlarına
İntizarı besleyen bu şiir,
nasıl derdini anlatsın kelimelere?
Ne olur bekletme,
sensizliğimle biçareyim!
Uykularıma
düşen bir perde oluyorsun saçlarının rüzgarında
Laçinler
fısıldıyor göğe, aya, yıldıza aşkın ilk damlalarını
Aşk
diyorlar ve bir türkü tutturuyorlar her fırsatta
Şiirli
bir duyguyla işliyor kafiyesini gözlerin, ruhuma
Aklıma
düşüyor sensizliğim, senden sonrası olmuyor gülüşlerimin
Masmavi
bir deniz savurur gözlerindeki diyarı
Islanır
sular, gül teninin katmerli cilvesinde
Yaban
rüzgarların karşısına dikilir gülşenin
Odamın
sessizliğine dolar kokusu, besteler nevbaharı
Raks
eder gözlerin, gönlümün sana haykırışlarını
Usulca
saklanır gölgem, gönlünü mesken tutar kendine
Mahiyetine
sığınır aşk, muhtaçtır sevgine
Girdabın
derinliğinde kaybolur gider sende kalmışlığım
Ürkek
bakışlarımın altında ıslanıyor şimdi her yanım
Leyla
kokan plak sesleri duyulur kentin kargaşasına
Şarkı
Leyla’dan öte geçer, seni anlatır gecelerime
Etkisinden
kurtulamaz bu avare, seni söyleyen şarkıların
Ne
çare ki dökülür münzevi bir hıçkırık sokak lambaları altına
İnfilak
edercesine dağıtır notaları gözlerin, gözlerinden kaçarcasına
Nesrinim, yaban ellerde ne işin var? Dön artık
gülşenine
Ellerim
sürülmedi nicedir kokuna, kokun son versin artık ayrılığa
Ayrılık
ölümle denk, adın kadar yüce
Yollara
düştüm, arıyorum seni kendimden geçtikçe
Şu
garip bülbüle seni bulmayı öğret hadi şimdi!
Ey hiçliğinde kaybolduğum! Hiç olmamış gibi olma!
Yazarın
Sonraki Yazısı