Her sonbahar gelişinde, sarı sarı yapraklar yerlere dökülür de...

İşte o zaman yüreğimden bir şeyler sökülür...

Sökülür de, o tarifsiz kederimi üzerimden atamam bir zaman...

İçimi üşüten bir hasret rüzgarıdır, çevremi saran,

Beni titreten...

Ah!...

Kırk yaş nedir ki... En yakışıklı, en dinamik olduğun zamanlarda "elveda hayat, elveda evlatlarım" diye bize veda edişin yok mu...

Kasım ayının  altısı, günlerden salı saat: 10.25

O gün, simsiyah bulutlarıyla gökyüzü üzerime kapaklandı zannettim. Boşluktaydım, tutunacak tek dalımız kopmuştu.

Günlerce kendimize gelemedik. Sonrasında kardeşlerime kol-kanat oldum, abla oldum, baba oldum. Boşluğunu doldurmaya çalıştım ama dolduramadım. Baba boşluğu hiçbir şeyle dolmadı...

Kardeşlerimin başarılarla dolu karnelerinde sevinçlerini paylaşan, okul aile birliği ile veli toplantılarına seni temsilen katılan, bendim.

Çünkü sen yoktun...

İşe başladığım günkü sevincimi yakın akrabalarımla paylaştım. Onlar kutladılar beni... Boynuna sarılmak istedim o gün,

Ama sen yoktun...

Kısa süre sonra evlendim. Düğün günü gelinliğimin üzerine, belime kırmızı kurdeleyi dayımın yerine sen bağlamalıydın. İki damla gözyaşı izi bıraktığım kurdelemi, senin bağlamanı ne çok istemiştim ama,

Sen yoktun...

Evet, en mutlu günümde ,

Sen yoktun...

Ben her zaman mahzun ve boynu bükük, yaşadım biliyor musun? Özlemlerimi, hasretlerimi içime bastırıp kilitleyerek... Mücadeleci ruhumu ve gayretimi hiç bırakmadım. O yüzden "güçlü kadın" yakıştırması yaptılar bana... İç dünyamdaki hassasiyeti gizledim bu güne kadar. Çünkü çok özeldin benim için...

Çocuklarım oldu, anne olarak çok güzel, farklı ve doyumsuz bir sevgi dünyasında yaşadım. Torunlarını sevmeni isterdim. Onlar da "dede" demek istediler sana  ama,

Sen yoktun...

Yokluğun buram buram, hasretin duman duman içimizi yakarak ve seni bitmez bir hasretle özleyerek...

Kardeşlerim ve ben doya doya, kana kana baba diyememenin acısını her daim hissederek...

Koskoca kadın oldum ve ben hala baba hasreti, baba özlemi çekiyorum biliyor musun?

İşte şimdi, albümdeki sararmış fotoğraflarda yine birlikteyiz yakışıklı babam...

Kimbilir belki de yolun sonuna yaklaşıyorum, ne zaman bilinmez bu hasret, bu özlem bitecek babam,

Beni Orada karşılayan sen olmalısın, sen ol ki, doya doya boynuna sarılayım...

Kızın,

Yurdagül'ün.
 
Bu zambaklar sana babacığım.
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

( Gizli Hasretim Bitmeyen Özlemim başlıklı yazı Gülalkan tarafından 11/6/2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu