'Adam' anadan doğma hüzünlüydü.
Böyle düşünüyordu. Düşüncesinde de içtendi.
Düşünceleri içinde kendini yalnız buluyor bunun acısını çekiyordu.
Yitip giden zamanın dipsiz derinliklerine inmekle kalmayip,
Karanlıklarında kendini boğuyordu.
Tutkularını sınırlayan geçmişin karanlıkları
Ruhsal acı gibi derin, bedensel ateş gibi sürekli,
Büyük bir işkenceyle ruhunu yakiyordu.
Yaşamın her saniyesi,
Her dakikasi tanımlanmaz bir hüzün birakiyordu yüreğine.
Düşünceleri dile geliyordu:
Ey! hayat ne çok sırlarım var sende yalnızca seninle paylaştıklarım.
Ve ne çok sırların var bende, kendimle bile paylaşmaktan kaçındıklarım! ...''
...
Avuçlarının içinde; kederli, derin, ve özgün bir göz olmayi ve de o göz'le dünyanın nasıl dönüp durduğunu seyretmeyi bilmişti...
Çeşitli biçimlerde kendi kendisinin izini kaybetmiş ruhsal çöllere karışıyordu.
Tükenmiş olan iç kaynaklarını yansıtan çorak yerlere doğru
öyle bir göç ki..
Gerilim akımlarına kapılmişcasına soluğunu içine çektiğinde
geçmişi onu karnındaki sinir ağına zımbaliyordu...
Hüzün; her ne demekse onun bilinmezliğinde -ruhsal savaş'ı- yalnızca şiir'e değil
hayata da bir vedaydı...
( Anadan Doğma Hüzün. başlıklı yazı abdubelam-bu tarafından 19.08.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.