“Ahûzar oldu gönül kainât deryasında
Vuslata çeyrek saat dertlerin feryâsında”
Umudum;
El ense çekilince gel
Düşlerime karanfil ağıdı
Birazdan martıların aç sesleri
Bir ölü ceninin kaderi yazılacak
Siyah kanaviçeden muskaya…
Kaç mevsim emzirdi bu taşlar
Ayak/yoluna serilen günahlar
Ciğeri kanatırcasına telaş
Yüzleri geniş yakamozlar
Arz-ı endâm ediyorlar
Maziye…
Köpüklü baharların
Mevsim aldatması bu
İki ruhun ayazı
Solungaçları
Tıkalı anlar
Anılar…
Oysa/ki
Gündelik telaşların
Avuçlarında ellerim
Keşke falsolarına inat
Çalıkuşu mevsim aralığı
Fukara ekmeklerin sözü
Birazdan…
Ama birazdan
Üstü çikolata kaplı trene
Bindirecekler beni/
Geniş soluklu bir adam
Yüreğini yırtarcasına
Özgürlük asacak teline
Duttan oyma yareniyle
Dağıtılacak acılar
Tatmayanlara…
Şimdi;
İkircik mevsimi
Solungaçlarında ölüm aralığı
Bel tutmayan dişil hayatların
Deminde yuvarlanır ar/namus
Keşke!
Çamura bulaşmadan gelseydin hayat
Mazlum yanaklarından öperdim
Şimdi;
Kundağımda yamalı düşler emziriyorum
Ölü mevsim geçişlerine…