AĞLARSA ANAM AĞLAR

 

Duygusal insanlarız, dolayısıyla, duygusal toplumuz; yani duygusal bir milletiz. Aklımızı yok denecek kadar az kullanırız. Mantık mihengine vurmayız hiçbir süreci gördüğmümüzü mota mot alır, hiçbir şey katmadan öylece yanstırız dışımıza yani, “ kopyala- yapıştır” ya da “ kes yapıştır “  vazgeçmediğimiz tekniğimiz ve kolay yolumuz. İnsana, hayvana, doğaya, dağa, denize, yollara duygusal yaklaşır, duygusal değerlendirir ve öyle yaklaşır, öyle anlatırız başkalarına da ..

 

Vara yoğa, aza-çoğa hemen ağlarız. Nedeni; konu hakkında fazla bilgimiz olmayışındandır...Olup bitenleri sağlıklı bir biçimde algılayamadığımız için, doğru yorumlayamayız, doğru ifade edemeyiz. Bu zaafımızı da ağlayarak izole ederiz...


Şiirlerimiz, romanlarımız, öykülerimiz, masal ve destanlarımız duygu yüklü olmalı, böylesini okuyup, dinleyerek ağlamalıyız. Ağlamalıyız ki; içimizdeki bilgi boşluğuna göz yaşları doldurmalıyız. İçi boş adam demesinler diye. Sinemadan ağlayarak çıkmalıyız, tiyatro localarında yaş akmalı gözlerimizden, dizileri izlerken gözlerimiz nemlenmeli, hıçkırıklar düğümlenmeli boğazımızda ki; bu işten de rahatlayarak kurtulalım...Ayrılıklar, ölümler, özlemler, hastalıklar, kavgalar, savaşlar, yokluk ve haksızlıklar, kaybedişler, mutluluklar, sevinçler, başarılar, kavuşmalar da mutlaka ağıtlarla bitmeli.

 

Türkülerimiz, şarkılarımız ağıtlar üstüne; marşlarımız, düğünlerimiz, bayramlarımız ağıt içinde. Gülünecekleri bile anında ağıda çevirmede üstümüz yok elbette. Mizaha, komediye, trajediye, dramatiğe  ağlayarak yaklaşırız.

 

Hele de siyasette ağıt ki; oy almanın, hata ve başarısızlıların üstünü örtmenin, mağduriyet rolleri kesmenin, sempati toplamanın olmazsa olmazıdır, elbete biliriz bunu! Siyasetin en tepesinden aşağılara doğru cümbür cemaat, olur olmaza, rasgele zaman ve mekanlarda salya sümük ağlamanın büyük rant getirisi olduğunu  bilerek sulu sepken ağlamak...

 

Ağıtlarımız bittiğinde, aklımızı kullanıma soktuğumuzda, mantığımızı sürece dahil ettiğimizde; olup bitenlerin, gelip gidenlerin gerçek durumlarını, doğru biçimde anlamak, öğrenmek ve öğretmek için de; ne- nerede- niçin- nasıl- ne zaman- kim ve ne sorularını sorup, bunlara bulunulacak somut ve inandırıcı yanıtlarla analizler yapıp, senteze varmak gereklidir deriz..

 

Ağlayanla ağlanmaz, ölenle de ölünmez.... Çok kişi ağlıyor bu ülkede, hele de şu zenginlerin “yok,yok” diye ağlaması yok mu ya...

 

Ah bir bitse şu ağıtlarımız, silsek göz yaşlarımızı da, görebilsek artın önümüzü. Benim, senin ve hepimizin bildiği bir söz; 

“AĞLARSA ANAM AĞLAR  GAYRISI YALAN AĞLAR”


 Analarımız bizler için ağlıyor bak, bari evlatları olarak bizler gülelim ……

 

 

Muzaffer Yıldırım

.

( Ağlarsa Anam Ağlar başlıklı yazı Muzaffer 45 tarafından 19.12.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.