Neden bilmem bu gün evde televizyon
seyrederken yaşadığım bir olay bende bazı çağrışımları ön plana çıkardı da ben
de oturayım başımdan geçen tanık olduğum bir olayı yazayım dedim.
Yıllardan 1979 ya da 1980 yılıydı. Şehirlerde
mahalle aralarında sağ sol davasına kanların döküldüğü kavgaların yapıldığı ve
arabaların kundaklandığı bir yıldı. Bir resmi kurulumun sahildeki deniz
kampında bir ara herkes gibi bizlerde sıra almış denize girip çıkıyor kamp
yapıyorduk. Gündüzleri denize giriyor eğleniyor vakit geçiriyorduk. Günlerden
bir gün yine güzel bir yaz gününün sonrasında gece olmuştu ve, herkesler gibi
biz de kaldığımız ünitemize çekilmiş uyumaya başlamıştık.
Günün yorgunluğuyla öyle bir uykuya
dalmıştık ki, aslında nerdeyse top atılsa duyacak halde değildik;
Çoğumuzun binek arabası hemen yakınımızda
bulunan, araba parkında duruyordu. Gecenin ilerleyen geç saatlerinde nasıl oldu
bilmem yeri yerinden oynatan bir gümbürtüyle yataklarımızdan uyandık.
Kimimiz don gömlekle, kimimiz
pijamalı sokağa fırlamıştık.
Bir de baktık ki arabaların bulunduğu
park yerinde, bir araba yanıyordu. Yanan araba devletin idari işlerde
kullanması için kendisine tahsis ettiği, kamp müdürünün resmi arabasıydı.
İlk koşanlar arasında müdür de vardı.
Müdür o gün gündüzden orada değildi nereden geldiyse kampa yeni gelmişti. Ve
gece evine gelmiş bizler gibi arabasını park yerine park etmiş kamp yerindeki
kendine tahsis edilen evine gitmişti.
Baktım kamp müdürü, hala üzerinde
elbise ile duruyordu. Ben ilk bakışta daha üzerini değiştirmeye fırsat
bulamamış olacağını düşündüğümden başka bir şeye ihtimal bile vermemiştim. Ama
içimde sonradan bazı şüpheler uyandı.
Arabanın motor bölümüne dinamit
konmuş ve araba park halindeyken dinamit patlatılarak yakılmıştı.
Olayı o gece en yakın jandarmaya,
polise ve yangını söndürecek itfaiye teşkilatına de, bildirilebilecek çevredeki
iletişimi sağlayan telefon hatları da kesilmişti. Çünkü o yıllarda daha henüz
cep telefonu yoktu. Bazı merkezlere bağlı el telsizleri vardı amma neden o
kullanılmamıştı şimdi onu pek hatırlayamıyorum.
Ama bir telaşe ile yangın kiminin
taşıdığı suyla kiminin sahilden getirdiği kumların yangının üzerine atılması
sonunda söndürüldü.
Şimdi bunu neden yazıyorum derseniz.
Bu olay hiçbir zaman resmiyete konmadı ve konu üzerinde hukuksal hiçbir yasal işlemler
yapılmadı. Sadece kamp müdürünün siyasi fikrinden dolayı bazı kişiler resmi
arabasına dinamit koydu dendi ve bu olay kapandı gitti.
Oysa benim aklımda hep şu soru kaldı acaba
kamp müdürü arabayı kendi dinamitlemiş olamaz’ mıydı? Ya da kendi adamları
yapmış olamaz’ mıydı?
Şimdi kimileri bana diyecekler’ ki
bunu bu adam neden yapsın. Bence bunu yapması için bazı nedenleri vardı.
İlk başta orada resmi arabası
dinamitlenen kamp müdürü iktidarda olan siyasi partinin fikrinde biri değildi.
Bunun içinde siyasilerin dikkatini kendi üzerinde yoğunlaştırmak bakın gördünüz
işte, benim de arabam dinamitlendi yakıldı, ben iktidarı desteklediğim için
muhalif partiden bazı kişiler, benim de arabamı dinamitlediler kundakladılar diyerek
kendinin o günlerin iktidarında olan kişilerden taraf gibi gösterebilmesi
amaçlamış bunu düşünmüş olabilirdi.
Bir ikinci konu, kamp yeri kale gibi
görevliler tarafından korunuyordu. Kamp girişinde görevli bekçiler daha başka
resmi görevliler orada sabaha kadar nöbet tutuyorlardı. Sadece deniz kısmı
açıktı oradan da gelen ancak motorla gelebilirdi. Onun da sesi çıkar
ilgililerin dikkatini çekerdi.
Bu yüzden bence bu şüphelendiğim
olanak çok daha fazlaydı. Çünkü bulunduğumuz kamp yeri bazı kişiler için gözde
bir kamptı. O kampta müdür olmanın bana göre pek çok avantajı vardı.
Bilmem şimdi neden yazdım bunu, neden
bilmem amma yazdım işte…
.