Ayak sesleri duyulmuyordu uğultudan ama beyninde dolaşan sesler duyulacak diye korkuyordu kadın koridorda ilerlerken. Omuzlarından bir yük kalkmış olmasına rağmen adamın yanında olmasından dolayı kendini rahatlamış hissetmiyordu.

Merdivenlerden inmeye başladıklarında yanında ki adam yemeğe gidelim dedi. Ama kadın bir an önce kurtulmak istiyordu ve “aç değilim, işe gitmeliyim diye “cevap verdi. Adam konuşacaklarını olduğunu söyleyip israr edince bir yerde çay içmeye karar verdiler ve birlikte şehrin en işlek caddelerinden birinin üzerinde ki bir cafeye gittiler.

Çayları geldiğinde ikisi de sigaralarını yarılamışlardı bile. Adam pişmanlık ve hayranlık içinde kadının gözlerinin içine bakıyordu. Söyleyecek çok şeyi vardı ama nereden başlaması gerektiğini bilmiyordu. Yaşanan sekiz uzun yıl vardı ortada ve bu sekiz uzun yılda söylemesi gerekenleri şimdi kısacık bir zamanda nasıl anlatabilirdi. Ve bu sekiz uzun yıl boyunca yaşattığı sıkıntıları ve acıları nasıl birkaç dakikada affettirebilirdi ki.

Her şeyle kendisi uğraşıyordu nasıl olsa, kendisi çalışıyor, kendisi kazanıyordu, evin geçimini kendisi sağlıyordu kadın. Sevinçlerini paylaşmıyordu adam onunla, üzüntüleri ise o yaratıyordu zaten. Her akşam eve geldiğinde kadın evde bir adam bulmaktan usanmıştı artık. Sekiz yıl boyunca yaptığı fedakarlıklar karşısında bir parça saygı görmek istiyordu. Biraz da sevgi pırıltısı olmalıydı evin ortasında. O bir kadındı ve zaman zaman ruhunun okşanmasına ihtiyacı vardı.

Önce duygular öldü içinde, sonra saygıyı yitirdiler birlikte. Fedakarlığında bir sınırı vardı elbet ve tek taraflı olmuyordu. Yaşanan sekiz uzun yıl öfke ekti kadının yüreğine. Buna rağmen karar vermek ve bunu uygulamak hiç kolay olmamıştı. Ama ayakları üstünde durmalıydı ve sadece soyadı olarak yanında bulunan bir adamdan kurtulmalıydı. Maddi ve manevi olarak yük oluyordu adam ona. Yük olmak bir yana cehennem azabı yaşatıyordu adeta. Bu kararı alabilmesi sekiz uzun yıla mal olmuştu. Sekiz uzun yıl boyunca göğüs germişti her türlü belaya ama artık tükenmişti kadın ve kendisi için yaşamak istiyordu kalan yılları.
Bu kararını kocasına açıkladığında sanki kıyamet kopmuştu adam için. Ama kadın kararlıydı ve bu kararına zorda olsa kocasına kabul ettirmişti. Birlikte dilekçe vermişler ve anlaşmalı olarak az önce boşanmışlardı. Hakimin “….boşanmalarına…” kelimesini duyduğunda ohh çekmemek için kendini zor tutmuştu kadın.

Birlikte girdikleri adliyeden birlikte çıkmışlardı ve şimdi birlikte oturup çay içiyorlardı. Ne kadar komik diye düşündü kadın. Sekiz uzun yıl boyunca birlikte yaptıkları her şeyde tartışırlardı ama şimdi tartışmıyorlardı.. Galiba keramet nikahta değil boşanmaktaydı.

Gözlerinde bir iki damla yaş belirdi ve sadece “seni seviyorum” diye bildi adam. “Seni seviyorum” ne kadar da kuru geliyordu tüm yaşananlardan sonra kadına. Kuskuru bir cümle, hiç bir şey ifade etmiyordu artık. Çok geç kalmıştı adam bunu söylemekte.



Sevil Nizamoğulları
( Çok Geçti Artık! başlıklı yazı Nizamoğulları tarafından 30.08.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.