MADDE- MANA İLGİSİ

 

İnsan, maddî ve manevi bir varlıktır.

 

Bedeni madde, fikri, zikri, şükrü, gönlü maneviyattır.

 

İnsan için önemli olan madde tarafını tahrip eylemeden, manevi tarafını kuvvetlendirmektir.

 

Manevi tarafı kuvvetlenen insanda, madde mananın buyruklarına uyar. Madde tarafı kuvvetli olanlarda maneviyat yeteri kadar kuvvetli değilse, bu sefer de madde manaya hükümran olmaya çalışır.

 

Madde önemsiz midir?

 

Elbette madde de önemlidir ve mana tarafımızı besleyecek şekilde düzenlenmiştir, yüce yaratıcı tarafından. İnsan aklı veya ahlakı oranında bu düzenlemeye uyar ya da uymaz. Bu mekanizmayı iyi ya da kötü değerlendirir. Bu durum sayesinde ya alçalır, benliğini, ana renklerini tüketir ya da iyi ve güzel huylarla donanır.

 

Akılı insan, maddeyi mananın hizmetinde tutar. Manaya uyan madde manevi bir değer kazanır. Kuvvetini ona, yüze katlar. Akılsız insan madde – mana terazisini dengede tutamaz. Ya maddeyi kutsar,  ya da maneviyatı hoyrat bir mirasyedi gibi harcar. Maddenin iflası da, mananın israfı da tehlikelidir ve maddesiyle manasının manalı bir şekilde kucaklaşması sonucu varlıkların efendisi kılınmış insanı dipsiz kuyulara, dipleri dikenli uçurumlara düşürür.

 

Aklını yeteri kadar değerlendiremeyen fert ve toplumlar, mananın göz kamaştıran ışığını kendilerine kurulmuş tuzak gibi görürler. Onlara göre mana, ulaşamadıkları her hedefin sorumlusudur. Varlıklarını atıl bırakan, cesaretlerini törpüleyen, onları başarıya koşturan azimlerini frenleyen bir çelik engeldir.

 

Gerçekte böyle midir?

 

Mana bir fren değil, bir vitestir. Şoförünün elinde hedefe ulaştırırken, aceminin elinde felakete dönüşebilir.

 

Maddenin manaya boyun eğdiği, mananın maddeyi doğru değerlendirdiği fertlerde, madde-mana uyumu sağlanmış demektir. Madde ile mananın uyumu, insan denen varlığı demirden, çelikten daha dayanıklı, ışıktan daha aydınlık, gökkuşağından daha renkli, en güzel müzik parçasından daha ahenkli kılar.

 

Dinimiz de ilmimiz de, aklımız da, ahlakımız da madde-mana uyumunu öğütlemektedir.

 

Anlayan anlamakta, en doğru şekilde uygulamakta ve dolayısıyla her iki cihanda da mutluluğuna zemin hazırlamaktadır.

 

Anlamayan, madde-mana dostluğunu gerçek manada kuramayanlarda ise, madde tarafları mana taraflarının karşısındaki uçurum, mana tarafları madde taraflarının karşısındaki granitten duvardır.

 

Madde de, mana da çelikten ve demirden bir set gibi karşınızdaysa,  işiniz gerçekten zor demektir.

 

Zorluğu aşmanın formülü, yine insan denen varlıktadır; çünkü ancak insan kendisine YÜCE Allah tarafından sunulan formülü şuurlu olarak anlayıp algılama, bilip uygulama yeteneğine sahiptir. (Balık denizdedir fakat denizde olduğunun bilincinden yoksundur. Arı bal yapar fakat balı bilmez.)

 

Bu formül, insanın, insanı yaratana boyun eğip gerçek hürriyete kavuşması ve insanı kuvvetli, dayanıklı, azimli, kararlı, başarılı kılan bu en hakiki hürriyeti bütün benliğine hâkim kılmasıdır.

 

Madde - mana uyumu, bütün uyumsuzlukların sonunu bitmeyen bir uyuma kavuşturacaktır.

 

Anlayana, uygulayana ne mutlu!

 

 

 

Fikri HAKLI

( Madde- Mana İlgisi başlıklı yazı Fikri HAKLI tarafından 12.04.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu