“Kızıl şaçları beyaz önlüğün üzerinde

kapşonlu yeşil parkasını hiç çıkarmazdı”

 

Gözlerine baktığında, alev, alev insanı yakardı

sonradan gelmişti mahallemize

devrimin en ateşli anında

adını bilen yoktu, hemşire idi sanırım

“Rahibe Terasa” diyorduk.

 

Günde iki defa

avlu kapısına astığı çanların çalması ile anlardık

ne zaman, gelip gittiğini.

 

İlk kez babamdan duymuştum o sözü

ne demek olduğunu bilmiyordum

“Komünist” uzak dur ondan

koltuğunun altında birkaç kitap olurdu her zaman

kayboldu birden

perdesiz gazete kaplı odasının ışığı yanmadı

kapısının çanları çalmadı bir daha.

 

Tam on yıl sonra…

“Atatürk’ü anlamak” adlı tiyatro oyununda karşılaştık

ayak üstü mahalleyi evini sordu

adresini verdi, çaya davet etti.

 

Ertesi gün öğleden sonra

kaldımları bira şişesi 

Ve izmarit dolu sokağın köşesinde ki

“Adalet” apartmanının

güneş görmeyen zemin katının zilini çaldım

artık çanları çalmıyordu

gülümseyerek kapıyı açtı

-hoş geldin yoldaş…dedi

 

Gözüme ilk çarpan vestiyerde asılı duran

belliki yıllarca giyilmemiş, yıkanmamış

üzeri hala tütün kokuyordu.

 

Kızıl saçları beyazlamış, omuzları çökmüş

sol ayağı aksıyordu

anladı  bakışlarımdan ben sormadan

-kahretsin sol bacağıma kurşun döktürdüm de

yeşil çay içermisin?

-hıhı dedim başımı sallayarak

ne oldu? kayboldunuz aniden yıllarca göremedik sizi

-dinlemek istermisin? dedi

-evet dedim

 

-arkadaşlarım bir gece duvarlara bildiri yapıştırıyor

“Bedirhan, Nazlıcan, Suphi” ve ben erketeye yatmışız

ilikleri donduran bir soğuk, ustura gibi

ama üşümüyoruz, sarılmışız birbirimize

birinci cigarası içiyor, marşlar söylüyoruz

içimizde ki devrim ateşi ısıtıyor bizi.

 

Kahpece bir pusuya düştük

çapraz ateşte kalmıştık, kaçamadım

sol bacağımda bir sıcaklık hissettim

gözlerimi açtığımda askıda idim

evlendim biliyor musun?

bir devrimci ile dört yıl sonra öldü

her gün mezarına gidip karanfiller bırakıyorum.

 

-neden öldü?

-aylarca hücrede

 sidik kokan soğuk mermerlerin üzerinde yattığı için

ciğerleri iflas etmiş.

 

Duvardaki resmi gösterdi

- bunlar çocuklarım “Can ve Yücel”

bak sana ne göstereceğim

ben çocuklarımı hiç emziremedim…dedi

şaşkın bakışlarımın arasında

gömleğinden iki düğme çözdü

donmuştum inanılmaz bir manzara idi

 

-elektirik verdiler patladı uçları

yarım duygular ile anne oldum yaşadım yıllarca

saygı ile ellerinden sıktım

devrimin tüm “ihtişamı izlerini taşıyordu”.

 

-bir devrimci ile şeviştinmi hiç? dedi

-yok hayır sevişmedim

solcular kardeşimizdi, sağcılar bize yasaktı …dedim

 

Tuttu ellerimden kanatırcasına öptü dudaklarımdan

dışarıda siren seslerine karıştı soluğumuz

onun sırtında cop izleri

benim sırtımda

devrimin tırnak izleri kalmıştı

yakama bir karanfil takıp

-güle güle yoldaş…dedi

 

Köşeyi döndüm

ulan yine unutmuştum adını sormayı…

İbrahim.Ç.

( Bir Çok Kadınlar Tanıdım...3 başlıklı yazı Çamalan tarafından 21.05.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu