Atalarımız ne güzel demişler. "Demir tavında dövülür" diye. İnsanın en önemli anı şimdiki andır. Geçmiş, günahıyla sevabıyla gelip gitmiştir. Geleceği ise tam olarak Yaratıcımızdan başka kimse bilemez. Kullar, ancak tahmin edebilirler ve o doğrultuda stratejik eylem planları hazırlayabilirler. Bu bakımdan kaliteli yaşamda anı yaşamak ve içinde bulunulan zamanın gereklerini en etkin ve verimli bir şekilde yerine getirmek oldukça önemlidir. Geçmişten dersler alarak, geleceği isabetli bir şekilde tahmin ederek strateji ve taktikler geliştirmek, kaliteli yaşamı destekleyen davranışlardır.

Gelecekle ilgili geri dönülmesi zor kararlar bugünden  alındığında,  kararın zamanı geldiği zaman umulmadık problemler meydana getirebilir. Miras paylaşımı konusunda şahit olduğumuz bazı uygulamaların analizini yaparak, konuya biraz daha açıklık getirmek istiyorum izninizle...

Bazı babalar sağlığında mallarını çocukları arasında bölüştürmektedir. Birisine dükkan, diğerine ev, arsa veya daha başka gayrimenkuller alarak, mal varlığını sağlığında çocuklarına pay etmektedir. Bazıları da ölünceye kadar benim, ben öldükten sonra şu çocuğumun diye noterden veya tapudan şerh koydurmaktadır. 
Bazıları da, fakir olan çocuklarına destek amacıyla sermaye vermekte veya iş kurmaktadır. Bazı güya hayırsız evlatlarını cezalandırmak amacıyla onu mirassız bırakarak, bütün malını diğer evlatlarına veya başka yerlere bağışlamaktadır. Bence bu çeşit erken mal veya miras dağıtımı, adaletin tesisi ve çocukları arasındaki eşitlik ilkesinin sürdürülmesi açısından doğru değildir.

Hepimiz biliriz ki, "ölüm hak miras helal"dir. Miras taksim işleri, ölüm gerçekleştikten sonra, gerçekçi bilgi ve belgelerin ışığı altında hukukun emrettiği şekilde yapılmalıdır. Ölüm gerçekleşmeden miras veya mal dağıtımı yapılması, o anki özel durumların ışığı altında, adaleti sağlama konusunda yetersiz kalacaktır. Şartlar değişecek, malların değerleri farklılaşacak, önce değersiz gibi olan bir gayrimenkul aşırı değerlenirken, önceden değerli gibi görünen değersizleşebilecektir. Baba, ben öldükten sonra diye şerh düştüğü durumda, kimin erken öleceği belli olmadığından, evlat erken ölürse, kardeşlerin damat veya gelinlerle mal taksimi iyice çetrefilleşecektir.

Baba sağlığında hangi çocuğunu çok severse veya hangisi kendisine iyi bakarsa, ona sağlığında daha fazla mal verebilmektedir. Böyle durumlarda diğer çocuklara karşı adaletsizlik söz konusu olabilirken, diğer evlatları da kendisinden uzaklaştırmış oluyor. Önceden birisine özel sermaye verdiği zaman, küçük evlat büyüyünce aynı sermayeden kendisine de verilmesini istiyor. Eğer babanın durumu kötüleşmiş ise, aynı sermayenin bugünkü değerinde veremediği zaman, küçük evladın gönül gücü inciniyor. 

Bence şöyle olmalıdır. Baba sağlığında hiç bir çocuğuna  meccanen özel bir destekte bulunmamalıdır. Yaşı 18'i geçen her çocuk reşittir ve kendi hak ve sorumluluklarını bilecek yaşa geldi demektir. Baba elbette yardım etmelidir. Ancak bunu meccanen değil, çocuğu borçlandırarak yapmalıdır. Böylece çocuk sorumluluk altına girip, borcunu ödemek amacıyla daha dikkatli ve hesaplı çalışacaktır. Böyle bir yöntem seçilmez ise, babadan mal koparanlar ve fazlaca yırtıcı olanlar, mirasyedi zihniyetiyle üreterek çoğaltmak yerine, mevcudu azaltanlar, diğer kardeşleri aleyhine adaletsizlik yapmış olacaktır.

Diğer çocuklar da aynı yardımı isteyecekleri doğaldır. Eğer babanın durumu kötüye gittiyse, hele hele, mal verilen evlat malları azalttı ise, diğer evlatların talebi karşısında baba çok zorlanacaktır. Aynı zamanda iki arada bir derede kalacaktır.  Bence herkes malını kendisi kazanmalıdır.

Ölüm gerçekleşince bütün mallar zaten çocuklara ve eşe kalacaktır. Buradaki dağıtım tamamen miras hukuku çerçevesinde yapılmalıdır. Baştan durumu iyi olanın fedakarlık yaparak mal almaması, birinin az diğerinin fazla alması, fakir olanın fazla, zengin olanın az alması veya hiç almaması gibi davranışlar bence doğru değildir. Her malın o günkü değeri cari olarak hesaplanarak, her mirascı eşit, adalete ve hukuka uygun olarak hakkını almalıdır. Dağıtım gerçekleştikten sonra, zenginin fakire hibe etmesi, bağışlaması, yardım etmesi, kollayıp gözetlemesi o zaman yapılmalıdır. Zira bugün zengin olan yarın fakirleşebilir, bugün fakir olar yarın zenginleşebilir. Bugün değersiz olan bir mülk yarın olağanüstü değerlenebilir. Bugün değerli olan bir mülk yarın değeri sıfıra düşebilir. Duygusallıklarla ve hukuki olmayan yöntemlerle dağıtımı yapılan mirasın, sonradan meydana gelen değişiklikler neticesi, beklenmedik sorunları üretebilir. 

Sonuç olarak, ölüm gerçekleşmeden miras herhangi bir şekilde dağıtılmamalıdır. Ölüm gerçekleşince de, hiç zaman kaybetmeden acele bir şekilde, tereke eşitlik, adalet ve hukuk ilkelerine göre dağıtılmalıdır. Kim kime fedakarlık yapacaksa, dağıtımdan sonra yapmalı, önceden hissi ve duygusal davranarak bölüşümde bulunulmamalıdır. "Adaletin veya hakkın kestiği parmak acımaz" atasözümüzün gereği yapılarak, tereke, ahirete intikal eden anne-babanın kemiklerini sızlatmadan, hiç bir kardeşi ve mirasçıyı üzmeden, gereği gibi dağıtılmalıdır.

Selam, sevgi ve dualarımla...   Allah'a Emanet Olunuz... Yrd.Doç.Dr. Süleyman COŞKUNER

( Doğmamış Çocuğa Don Biçmek başlıklı yazı S. COŞKUNER tarafından 5/22/2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu