Bizim Bahçeli Ev 1 21/12/12
Eskiden, çok eskiden, ben daha hayatta yokken yaşayan bir bahçeli ev bu bahsedeceğim. Dedemlere kalmış sonra. Onlar da ömürlerini bu güzel bahçeli evde geçirdiler; acısıyla tatlısıyla. Ben 23 yaşında iken hayata gözlerini yumdu dedem ve ninem. Şimdi teyzem ve dayım paylaşıyorlar bu evi. Bizler de arasıra bu bahçeli eve gider anıların üstüne anı koyarız.
Bu ev bahçesinden dolayı ve anılarımızdan ötürü değerlidir bizim için. Yabancı gözler de onu değerli göreceklerdir. Hatta bu evi satmak gündeme bir olasılık olarak oturunca kuzenim evi ben alırım sattırmam demişti. İçindeki ev oldukça eski ve zaten tahta ve betondan inşa edilmiş yani kagir. Ama biz alışıkız: Yaşanmışlık var. Çocukken yaz tatillerimiz hemen hemen bu evde geçerdi. Evi bu kadar anlattım ama biraz da tasvir etmeye çalışayım: Bahçe ve ev toplam beşyüz metrekareden çoktur. Ayrıca ev 90 metrekare civarı; yani bahçemiz oldukça geniş. En yaşlı ağaç armut ağacı. Çapı 40 cm falan. Dallarıyla göğe uzanmış, iki katlı evi aşmıştır. Sohbetlere geniş ve koyu bir gölge, en samimi dost. Bazen gider onun için çok küçük olan ellerimi gövdesine yaslar, köklerini canlandırırım hayalimde. Kökleri beton zeminin altını kaplamıştır. Salıncaklarımıza da abilik yapmıştır kalın dallarıyla tutarak. Ellerimi ona koyduğumda içimden canım sözü dökülüverdi. Canımız çünkü o bizim. Armut ağacı. Armut ağacına yakın bir erik ağacımız, onun yakınında; 4-5 metre kadar uzağında incir ağacı var. İncir ağacına yakın papatyalar ve ezan çiçekleri ve sayamadığımız nice varlık. Papatyalar beyazdır, ezan çiçekleri sarı. Baharda görün buraları; ne şenliktir! Ezan çiçekleri akşam ezanını selamlayarak nazikçe açarlar. Pıt diye. İzleyin izlemeyin gene açarlar. İncirin hizasında dış kapıya kadar yine sayısız çiçek ve erik ağacıve bir de asma vardır. Bu erik ve asma karşılarındaki boru çiçeğiyle beraber bahçeye girenleri karşılarlar. Baharda ve yazın bir şölen halini alır bu karşılama. Dış kapının sağında duvar sarmaşıkları sokağı selamlar. Duvar boydan boya onlarla kaplıdır. Armut ağacının diğer yönünde eskiden çardak olarak kullandığımız zemin ve yanında depo olarak kullanılan yer vardır. Çardaktan sonra genişçe bir alan sayısız ağaç ve bitkiye, çiçeğe yurt olmuştur. Vişne, dut, erik, çam, akasya gibi birçok ağaç bahçeyi bahçe yaparlar. Evin arkasında -ev en ortada sayılabilecek konumdadır- ceviz ağacı, kayısı, incir gibi ağaçlardan başka bir bölümünde de yabani ağaçlar mesken edinmiştir bahçeyi. Bir de teras sahibiyiz. Buradan kiraz ve dut toplamak ve yemek bahçemizin ayrı bir keyfi. İstediğinizde bahçeye tepeden bir göz atabiliyorsunuz. Taze koparılmış meyve tatmak ayrı bir haz verir insana. Taze ekmek kokusu gibi.
Bizim Bahçeli Ev 2 21/12/12
Hava soğuk değilse bahçede armut veya çam ağacının altında tavla oynamak, çay içip sohbet etmek kanıksanmış bir güzelliktir. Okey de oynanır bazen. Ablam kitap okumayı da çok sever bahçede. Birkaç tane ağaç fidanı kendi elleriyle hediye etmiştir bahçeye. Doğan bir bebek için fidan dikmek moda olmuş. Bizim bahçede bunlardan çok var. Hatta 32 yaşındaki çam ağacımız da öyle. Sayısız saksı çiçeğimiz de bu evin bekçisidir. Küçükken bu bahçenin beton olan kısımlarını yıkamayı pek severdik. Biraz daha büyüyünce ise bize top sahası hatta oyun sahası olmuştur. Benim gözümde bahçe eski ile yeninin bütünleşmesini yaşıyor. Yaşlı ağaçlarla, yeniyetme fidanlar böyle bir algılamaya neden oluyor. Ama ne kadar genç fidanlar olsa da dev armut ağacı bahçeyi yaşlı gösteriyor. Ama asla ölmemesini istiyoruz. En azından altı kuzeni öldürmeli bu ağaç. Tuvalete giderken selam veren odur akşamları, geceleri. Tavla seanslarımızın gözlemcisi, rüzgarlı havaların bestecisi: Hışır... hışır... Böyle işte bizim eski ev...
Bizim Bahçeli Ev 3 19/01/13
Bugün teyzemlere gittik annemle beraber. Ablam arasıra teyzemlere bu bahçeli evde kalmaya gider. Bu bahçede yemek yemek ya da kahvaltı yapmak, betonarme ve doğadan epey yalıtık bir evdekinde yapılan yeme işinden farklıdır. Evin içinde bile olsanız iştahınız kabarır, rejimlerinizi boşverir, doymak bilmezsiniz. Bir sobamız vardır peçka diye tabir edilenlerden. Ekmek kızartırız kış aylarında. Çünkü yazın kaldırılır bu soba fırın karışımı ve çay yapma makinesi. Daima sıcak su bulunur üzerinde bir güğüm içinde. Askılarındaysa ıslak havlular, üstünde kurusunlar diye yaş odun istifleri. Hatta bu odunlardan bazıları işi pişkinliğe vurup odayı duman kokusuna boğabilirler bir anda. Evin içinde de birçok saksı çiçeği, büyük ya da küçük bedenlerini cömertçe sergilerler, aynı havayı solurlar. Teyzem yaprak ekse tutar; eli tılsımlıdır. Dayım bir şeftali çekirdeği getirmiş bir ara. Sanırım tadı güzelmiş. Teyzem, o çekirdeği kırıp ekmiş beton zeminin bittiği ve toprak zeminin serildiği yerde bir köşeciğe. Bu da tutmuş ki hem de ne tutmak. Heryerden fışkırmış. Bir kısmını başka bir ağaçsız alana nakletmişler. Şimdi iki minik şeftali olarak abilerini takip ediyorlar. Kapıdan girdiğimizde sağ tarafdaki briketle sınırlı alanda kardelenleri farketti hemen annem. Kar yoktu ama minik başları dimdik yukarıyı takip ediyorlardı;açmışlardı. Bilmeyenler için söyleyelim, kardelenler küçük beyaz çiçeklerdir. Yazın bahçede oradan oraya koşturan karıncalardan eser yoktu. Yuvalarında kış uykusuna yatmış olmalılar. Yerini tam bilemediğimiz yuvalarda. Aslında bahçenin hayvan üyeleri böcekler ve kuşlardır. Baharda böcek sayısı kat be kat artar. Muhabbetçi, gözlemci ya da eşlikçi kuş ve kargalar pek eksik olmaz: Ne mutlu! Kedileri de saymak gerek. Arasıra bahçeyi ziyarete gelirler. Bir minik yavruya bu soğuk günlerde öteberi veriyor teyzemler. Anası yeterince büyüttüm diye içgüdüsel olarak düşünmüş olmalı.
Bizim Bahçeli Ev 4 19.01.2013
Yedi sekiz yıl kadar önce küçük yaramaz bir köpek bakardık.Onun bıraktığı yemek kırıntılarını da kuş sürüleri takip ederlerdi. Ares adındaki köpeğimizin uzaklaşmasını fırsat bilip pek inmedikleri yere teşrif ederler, kalanları didikler, temizlerlerdi. Bahçede sonbahardan kalma yaprak döküntüleri çürümeye başlamış ama etrafı kötü kokutmamışlardı bugün etrafa baktığımda. Yabani bitkiler de yaşamaktadır hatta bahçeye onlar da hava katmaktadırlar. Eski ağaçlar bir bir giderlerken, yenileri sabit hayatlarına yelken açmaktadırlar. Terasın yanındaki kiraza da elektrikli testere vurulmuş: Kurumaktaydı. Bir ağaç kolayberi yetişmiyor; on belki yirmi yıl geçmesi gerekiyor bu kiraz ağacı gibi bir ağacın benzerinin yetişmesi için. Bahçenin tüm toprağını gübrelemeyi planlıyoruz baharda. Arasıra gübrelemek daha canlı bir bahçe elde etmeye yarıyor ki bu bahçe belki yirmi, otuz yıldır hiç gübrelenmemiş. Bunun bir nedeni de dökülen yaprakların devir daim ile toprağı besliyor olması. Ancak süpürülen yapraklar ve toplanan meyveler bahçenin humusundan kaybettiriyor. Humuslu toprak en verimli topraktır. İlgilenmek gerekiyor bahçeyle ki bu bahçeyi hepimiz benimsenmiş bir parçamız gibi seviyoruz. Çam ağaçları yeşildi hala ama diplerinde kuru, iğne yaprakları serilmiş, yatıyorlardı. Hatta altlarındaki küçük ağaççıkların ince dallarında küpe gibi asılmışlardı bu kuru, sarı, iğne yapraklar. Altına o kadar çok iğne yaprak mikadonun çöpü gibi dizilmişlerdi ki toprağı şöyle böyle görebiliyorsunuz. Bahara hızlı büyüyen bir mavi sedir dikmeyi istiyorum. Dikilmiş bir ağacımız olsun. Bu herhalde başka bir keyiftir. Hele hele meyve ağacı olursa bu keyif başka türlü olacaktır, kesin. Çünkü bahçe bir ananın süt vermesi gibi meyvelerini sunarken onları dalından taze koparıp yemenin hazzını yaşamayan bilemez. Bahçenin duvarlarının yarısı sarmaşıklarla bezelidir. Hatta bir kısmı yere bir metre genişliğinde serilmiş durumda. Bir kısmı ise ağaçlaşmış, kabarıp taşmıştır. Bugün heryerini gezemedim bahçenin. Bir ara ablamla dolaştık, çay falan içtik bahçede. Baharda yapmayı istediğim başka bir şey de kamelyayı onarmak. Yazın böyle gölgeler bizim için çay demlenebilen ve tavla oynanabilen bir mekan. Kahvaltı da pekala yapılabilir.
Bizim Bahçeli Ev 5 21/01/13
Güllerimizden bahsetmedim. Bahçemiz çok sayıda irili ufaklı güle de evsahipliği yapmaktadır. Sıcak havalarda, sarı ve pembe tonlarda goncalarını, esirgemeyen, bahçemizin evcil çalılarıdır. Büyük armut ağacının yakınında sıklıkla oturduğumuz mahalde hayatlarını sürdüren adeta ağaç halini almış yaşlı gül ise bahçede oturduğumuzda yanıbaşımızda bizimle otururlar. Bu kare şeklindeki toprak zeminde bir zamanlar bir sümüklüböcek kolonisi yaşamaktaydı. İşte bu alanda yabani ve evcil ağaç ve ağaç fideleri çeşitli çiçekler de boy göstermektedir. Bu bahçede çektiğim fotoğrafların sayısını hatırlamam mümkün değildir. Yüz desem az kalabilir. Bahar ve yaz ayları bu bahçe tüm doğa gibi çoşar.
Eskiden ben ortaokulda okurken yani yaklaşık yirmi yıl önce komşumuz Nezahat abla vardı. O zaman hayatta olan anneanneme ara sıra misafirliğe gelirdi. Bu normal birşeydi. Akrabamız gibiydi. Şimdi ise yeni komşularla yakın ilişkiler kuramadık. Ne onlar bize, ne biz onlara uğrarız. Oysa ki komşu olan bahçe duvarımızın iki yanındaki bazı ağaçlar duvar sınırını çoktan aşmışlardır; Berlin duvarını yıkmışlardır. Diğer taraftaki komşularımız da artık yoklar ve evleri de artık bir iki duvar kalıntısı haline gelmiş durumda. Arka bahçeye bakan duvara olan komşularımız ise genel hayat alanımızdan saklı durumda kalıyorlar. Yani bu güzel bahçede komşuluk maalesef yok. Komşuluk ilişkilerini nasıl canlandırabiliriz bilmiyorum. Bir yerden başlanabilir ama teyzem bu konuya soğuk bakarsa, duvarlar da kırgın bakmaya devam edecekler. Bence bahçe komşuluğu duvarları ne kadar yüksek olursa olsun apartman komşuluğundan daha yakın olabilir. Bir insanın bir insana değer vermemesi gibi bir şey komşusuyla muhabbetinin olmaması. Televizyon merkezli, ilişkilerin zayıfladığı bir hayat belki de bunu yaratan. Kitap okunmaması da belki bundan. Bir ailenin en azından bir tane iyi bir komşusu olmalı. Yani arkadaşlık anlamında. Dört duvarlarımız hapishane duvarlarından farklı olmalı. Belki açan güllerden komşuya bir, iki hediye etmeli. Güllerin kokusu ayrılıkları unutturmalı. Ortak değerlerimiz olduğunu hatırlatmalı, uluorta. Zincirin ilk halkası hareket etmeli paslanmadan. Yıllardır böyle olsa da hiçbirşey için geç değil.
Bizim Bahçeli Ev 6 09/02/13
Kuşbakışı görmedik bu bahçeyi hiçbirimiz; şöyle bir helikopterden. Söylemesi kolay, böyle lükslere yerimiz yok. En uzun boylu üyeler sanıyorum çam ağaçları, belki yaşlı armut ağacımız. Otuz yaşından gün almış çam ağaçlarımız göğe yükseklere tırmanmış, on metre kadar boy yapmıştır. Armut ağacımız da o kadar vardır herhalde. Arka bahçemizde ise bakımsız hatta sulanmayan küçük elli metrekarelik bir alan var. Yabani otlar bitki ve ağaçlar gün ile buluşurlar burada. Evcilleri de var elbet. Mesela bir karıştan çok boy atabilen çimenler. Sıcak aylarda çimenlidir bu bölge. Bu alan gölgedir ama aslında evlerin gölgeleridir ağaçlardan ziyade. Ağaçlar ve ağaççıklar cılız, toy. Bir osuruk ağaçları biraz dolgun balık etlidir ama onların kapasiteleri de sınırlıdır. Zira cılız ağaçlar, yabani bitkilerdir. Bu bölge, komşuluk ilişkilerimizin olmadığı iki komşumuzun pencerelerine ortaklık eder, bizim onlara olduğumuz gibi yabani bir mekan sergilerler; bizim sözcümüz gibi. Belki aramızı bulurlar bir gün aslında bozuk olmayan aramızı. Sadece yıllardır gelip gitme ve bir alışveriş olmamış üç komşu. Oysa ki teyzem genelde yalnızdır evde. Herhalde o da istiyordur iyi ilişkiler kurmayı ama artık çok geç diye düşünüyordur bir yandan da. Haftasonu ziyaretimizin 10 dakikalık bir bölümünü bahçeyi gezmeye ayırdım. Bu satırları yazabilmek için ve her zaman yaptığım gibi. Arka bahçenin bir diğer köşesine yandaki komşumuzun yıkılmış evini ve bahçesini kolaçan etmek için konumlandım, zira burası yüksekte kalıyor. Ama hemen bir kedi kaçtı önümden. Diğer tarafta. Sonra beni bir yabancı gibi incelemeye koyuldu. Göz hapsinde hissettim kendimi açıkçası. Bir süre baktı ve yürüyerek yoluna devam etti. İşte o zaman kendimin buraya yabancı olduğumu hissettim. Kedi bile yabancılamıştı. İlk defa bir kedi böyle bir davranışta bulunuyordu bana. Garipsemedim. Sadece paylaştım. Sonra yan bahçeye baktığımda oradaki yaşanmışlığı yabancıladım. Tüm evren kardeş ama bu bahçeye yirmi yıldan çok oldu girmediğim. Sadece küçükken kaçak göçek girmelerim olmuştur. Eski ev yıkılmış yerinde yeller esebilecek durumda eski ve virandır. Evden eser yoktur. Zira komşularımız da öyle. Boş bir bahçe konumundadır. Kedinin gittiği yer ise bir çıkmaz sokaktır ve buraya da ucundan acık komşuluğumuz, sözde vardır. Ayrıca kediyi de tanımış oldum, herhalde o da beni tanımıştır :) Söylemeyi unuttum; babam zammanında annem onaltı gibi genç bir yaşta iken burada komşu olarak kiracı oturmuş. Annemle o sıralar tanışmışlar. Yani annemler de çocukluklarını yaşamışlar bu bahçeli evimizde. Tabi yenilenmiş o başka. Bahçemizde deyinmediğim bir ayrıntı da içinde gezinme yolları olduğu ve bu yolların bitkilerin sulanma alanından taş sıralarıyla ayrılmış olduğu. Bahçenin çoğu bölümünde buna şahit olmak mümkün. Sıcak aylarda ise ağızından sütü eksik olmaz bahçemizin. Yani pervasız sulanmaları. O zaman çiçeklenir küçük ülkemiz. İyi ki var ve var olacak!
Bizim Bahçeli Ev 7 13/02/13
Yine teyzemlere oturmaya geldik ve yine serin bir haftasonu. Bahçeyi biraz turladıktan sonra birkaç bir şey daha yazabilirim diye düşündüm ve yazacaklarımı unutmadan, armut ağacının altında duran beyaz plastik park masasında çiziktirmeye başladım.
Bizim için nice anılar barındıran bahçemizdeki ufak ayrıntılardan biri de beton gezinme zemininin de artık epey eskidiği; yer yer çatladığı ve uzayarak, örümcek ağı gibi zemini kapladığıdır. Kırık kısımlar yeşil yosunlara yaşam alanı oluşturmuştur. Yer yer duvarı da yeşillendirirler.Yazın bu beton zemin üzerine; güneş alan, evin çaprazındaki erik ve incir ağacının yakınına su damacanaları ve bidonlar bırakılır. Güneş öğle vakti kavururken bu sular da banyo yapılabilecek kadar ısınır. Çünkü yazın soba yoktur. Bugün 11 şubat ve doğa kendini bahara hazırlamaya başladı; Çürümüş bitkilerin yerine yenileri filiz vermiş durumda. Hatta erik ağacı tomurcuklanmış. Tüm tomurcuklar aynı ritimde ışıyorlar. Sığırcıklar var bugün. Muhabbetlerine kulak misafiri oldum. Öyle güzel söylüyordu ki. Sarmaşıkla bütünleşmiş erik ağacında oradan oraya konarak anın verdiği bir sevgiyle şarkılarına devam ediyorlardı. Oradan uzaklaştım, biraz durup. Ürkütmek, kaçırmak istemedim. O ötüş beni hipnotize etti. O muhabbeti bölemezdim. Onlar kaçacağına ben kaçtım. Sonra ağaç değiştirdiler topluca. Yüksek dallara göğe ceviz ağacına asıldılar. Sığırcıklar bu kadar güzel mi öter? Bilmiyordum. Sonra iki kedi damladı. Az önce gezindiğim yerde oturmuşlardı. Bilge görünüyorlardı. Oysa ki daha gençti biri. Buna inandım, onlara baktım biraz. Çayımı yudumlarken onlara da içirmek, paylaşmak istedi bir yanım ama mantıksızdı elbet. Kediler çay keyfi bilmezdi. Selam da veremezsin onlara. Ama onlar bazen verirler. Onları da ürkütmeyeyim derken onlar yaklaştılar biraz daha. Sonra onları seyrettim. Bir meditasyondu. Keşif yaptılar, tırnaklarını törpülediler, oyun yaptılar. Hatta bir an bir kuşu uçarken kafası ile takip etti. İnsan gibi. Sonra uzaklaştılar. Sığırcıkları takibe aldılar; onları avlama hayaliyle muhtemelen. Kedileri her hayvan gibi severim ama onlar farklıdır biraz. Kedi ile arkadaş olmak isterseniz onu besleyin. Korkutup kızmayın. Size alışırlar; çok yabani değillerse. Onlarla zaman geçirmek meditasyondur. Kedi sahipleri bilirler. Nankör diyorlar. Beklentisiz olursanız herşey sütliman.