Annesi yalvarırdı oğluna daima “Evlen!” diye. Şuayip ise hep geçiştirirdi “Henüz erken!” diye.

-        Şuayip bak oğlum, çok ayıp! Evlen artık! diye söylenirdi annesi.

Üniversiteyi okuması hele de uzak bir şehirde okuması kafasını rahatlatıyordu bir nevi. Annesi kafaya takmıştı evlilik işini.

Annesini biliyordu, tanıyordu, durmazdı. Hatırlatır dururdu. Aradığı vakitlerde de mevzu ilk olarak evlilikti. Falanca mahallede filanca kız var. Şurada bu var. Burada şu var. Komşunun kızı… Akrabanın… Bilmem kimin neyi… Her gün bir aday adayı çıkarıyordu annesi gelin olarak. Sanki kendisi evelenecekti! Takvimdeki kız adı gibiydi yaşam.  Aklı fikri, kalbi gönlü hep evliliğe bulaşmıştı annesinin. Eve geldiğinde ise yok şuraya gidelim yok buraya gidelim diye görücü ziyaretleri için zorlardı Şuayip’ini. Annesini kırmazdı ve de üzmezdi. Çok seviyordu, bu dünyada kimi vardı ki başka kendisine yanan!

Oysa Şuayip çoktan yelkenleri suya indirmişti Papatya’nın karşısında. Papatya’da oralıydı, oranın çocuğuydu. O da sevmişti Şuayip’i.  Şuayip Papatya’yı istiyordu ama bunu nasıl söyleyecekti annesine.  O kadar ısrar ediyordu ki o kadar olur! O da gelir kaderiniz olur. Şuayip’in eve geldiği günlerin biriydi yine. Annesi geldi yanına oturdu evladının, saçını okşadı, bir güzel baktı gözlerine ve konuşmaya başladı yavaşça.

-Yalvarıyorum oğlum, beni kırma! Bak bu kez öyle güzel birini buldum ki sen de gönül rahatlığıyla konuşursun onunla ve seversin muhakkak. Boyu boyuna huyu huyuna suyu suyuna o kadar denk geliyor ki maşallah!

-Anne yine mi?

-Ne yinesi ya! Görüşeceksin dediğim kızla, hem yakın da bize.

Şuayip başından atmak için bu görüşmeyi “Tamam anne tamam! Sen ne dersen o, görüşeceğim ama boşuna olacak biliyorum.”

Papatya dünyalar güzeli; yeşil gözleri bir orman yeşilliğinde ferahlık veriyor bakana, gülüşü güneş, sesi billur, boyunun dengi eşi az, saçları upuzun ipekten bir kumaş…

Şuayip annesinin takıntısını söylemişti Papatyasına, yarın yapacakları nafile görücü ziyaretini de! Tesadüfe bak ki ona da yarın görücü gelecekmiş. Eve geldiği vakit duymuymuş. Bunları Şuayip’e söylerken gülüyordu.

“Bak gelsinler nasıl da geldiklerine pişman olacaklar!” diyor ve ‘benim senden gayri sevdiğim yoktur, varacağım da!’ diye devam ediyordu Papatya.

“Papatyam bir daha dünyaya gelsem, sensiz gelmek istemem. Cennete bile girmem sensiz!” Anla halimi diyordu Şuayip.

Ayrıldılar eve gitmek için. Bilmiyorlardı ki sonsuza değin ayrılacaklarını. Bilselerdi bırakırlar mıydı ellerini? Yalnız koyuverirler miydi birbirlerini… Kader örer de ağını geçip seyre başlar yaşanılanları. Kâh hüzünlü kâh neşeli… Kâh siyah kâh beyaz…

Bir düğün konvoyu geçiyordu. Şuayip çok uzaktaydı. Papatya eve varmak üzereydi. Silahlar atılıyordu. Kovanlar düşüyordu yere. Papatya birden donakaldı olduğu yerde, bir sıcaklık duydu sol yanında. Elini atı ağrıyan yerine bir ıslaklık fark etti, bir sıcaklık… Ve olduğu yere yıkılıp kaldı. Kara haber tez duyulur. Duyuldu da… Adli tıp, otopsi… Şimdi o güzelim kalbini mi yaracaklar bisturilerle, acımadan, soğukça katilce… “Bu ne zor bir imtihandır rabbim bana sabır ver” diyordu Şuayip.

Salası verildi ilk. Cenazesi, tabutu, talkını, mezarı… Taziyesi yapıldı, mevlidi verildi. Allah’ım sen sabır ver sevene! Ölen kim acaba? Şuayip kafayı yedi. Demin vardı şimdi yoktu Papatyası… Ellerinde hala sıcaklığı… Artık bir ölüydü yaşayan o şehirde! Bir gölgeydi, bir hayaldi, bir yoktu yani. Yemeden içmeden kesildi. Papatyasız olmazdı olamazdı. Tadı yoktu hiçbir şeyin. Açan çiçeğin, öten kuşun, ağlayan çocuğun, esen yelin… Manası toprağın altındaydı. Mecburi yaşıyordu. Sadece yaşıyordu. Yaş akıyordu gözlerinden hep…

Annesi Şuayip’in halini beğenmedi. Gidişatını iyi görmedi. Vardı bir şeyler ama annesi de aniden hüzün kesilmişti. Üstelemedi Şuayip’ini... Kendisi de ağlamaklıydı. Şuayip’in aniden sessiz kesilmesine yemeden içmesine olmasına anlam veremedi ama üstüne de gitmedi kaç gün kaç hafta. Annesi çocuğundaki bu hali de hiç sevmedi. Vakti gelirdi elbet, konuşurlardı. Şuayip okula gitmedi. Tıraşına dikkat etmedi. Uykusunu öldürdü. Ana yüreği göz göre göre eriyen yavrusuna şefkatle eğildi bir sabah. Saçlarını okşadı gözlerinin yaşını sildi sarıldı kara gözlüsüne… Ağladılar ikisi de.

-N’oldu sana böyle, cıvıl cıvıl olan sana n’oldu? Seni evlendirecektim bak! Vazgeçtim bu fikrimden canım oğlum.

-Anacığım sorun seninle alakalı değil benimle, dedi.

-Anlatmazsan hakkımı helal etmem, bu vaziyetinin elbet vardır bir sebebi…

-Canım anam, dedi. Ben bir kız sevdim. Dünyalar güzeli. Gözleri o kadar güzeldi ki dalıp gidesi geliyordu insanın. Sesi insanın içine huzur katan ilahi bir melodiydi sanki. Tavrı o kadar yumuşak ve nazikti ki kırılacak dal gibiydi. Gözleri yaşardı burada, ağladı da ağladı. Anası sarıldı sımsıkı… ‘Sakin ol evladım, kurbanın olurum gözlerinden yaş akamasın sakın!’ diyordu. ‘Sen ağlama ben ağlarım senin yerine!’ diyordu.

- Sırf sen üzülmeyesin, kırılmasın diye görücü ziyaretine dahi evet dedim. Ama kabul etmeyecektim. Bunu ona da söyledim. Güldü. Çünkü aynı gün ona da görücü gelecekmiş. O da yapacağımı bilirim demişti. Bak bir daha gelecekler mi? diye de tafra yapmıştı. Şuayip sustu. Bulutlar kapadı gözlerini. Dolmuştu yine. Sonra zoraki konuşabildi ‘Ayrıldığımızda bir maganda kurşunu ona isabet etmiş. Ve olay yerinde…’ Annesi kurşun yemiş gibi oldu. Gözlerini kocaman açtı ‘Ne dedin, ne dedin sen? Maganda kurşunu mu? Adı Papatya mıydı o kızın?’

-Papatya’ydı anne, evet! Ama sen nereden biliyorsun?

-Ah kadersiz yavrum benim, canım oğlum! Görücü gideceğimiz kızın adı da Papatya’ydı.

Ağlıyorlardı ana oğul; sarıla sarıla, katıla katıla…

Haddi hesabı yoktu hüznün!

Ağlamaktan canı çıkıyordu gözün.

( Şuayip Çok Ayıp başlıklı yazı GürhanGürses tarafından 11.11.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu