Irkçılık toplumları tehdit eden büyük bir hastalıktır. Çağlar boyu insanlar bu baş belasından bir türlü yakalarını kurtaramamıştır. Bundan kurtuluşun tek çaresi İslam kardeşliğindedir. İnsanları bir arada tutan, birbirine karşı en güzel sevgi ve saygıyı sağlayan, birbirine yaklaştırıp kaynaştıran, adeta bir tutkal görevi yapan İslam kardeşliği varken, sevgisizliğe, kavgaya sebep olacak olan ırkçılık fırsat bulundukça hortlatılmak istenmektedir? Bunun sebebine baktığımızda; bundan çıkarı olan veya çıkar uman iç ve dış güçlerdir. Ve bunların bir takım maşalar kullandığını da biliyoruz.

Irkçılık, tarih boyunca insanların huzurunu, birlik ve beraberliğini bozan, parçalanma ve bölünmelere sebep olan baş belası olagelmiştir. Irkçılık, insanlık tarihi içinde uzun bir geçmişe sahiptir. Bu tarih milattan önceki çağlara kadar uzanmaktadır. Eski Yunan, Roma ve Mısır toplumlarında egemen uluslar, kendilerinin doğal üstünlüklerine inanırlardı. Kendilerinden olmayan ulusları ikinci sınıf insan, dolayısıyla köle ve hizmetçi olarak yaratılmış topluluklar olarak değerlendirirlerdi. İsrail oğullarında olduğu gibi kimi toplumlarda ırkçılık dini bir özellik kazanmıştır. Yahudiler kendilerinin seçilmiş olduklarına inandıklarından, son peygamber kendi ırklarından olmadığı için peygamberimizi kabul etmemişlerdi. Irkçılığın tanımlarına bir göz atacak olursak;

* Irk esasını kabul eden, ırk davası güden, mensup olduğu ırkı diğer ırklardan üstün gören, topluluğu teşkil eden esasın ırk olduğunu benimseyen görüş.(1)
* Kendi akraba, vatan din ve milliyetini aşırı derecede kayırma gayreti, şovenlik.(2)
* Sosyal grupların kalıtımla geçen bedeni özellikler ve bu farklılıkların onlar arasındaki statü ve ilişkinin belirleyicisi olması gerektiğini iddia eden akım.(3)
* Belli bir ırkın doğal üstünlüğünü savunan teori ve görüş.(4)
* Bir ırkı diğer ırklardan üstün görerek, bu üstün ırkın mensuplarının diğer ırktan olanlara göre daha fazla haklara sahip olması gerektiğini savunan görüşe ırkçılık denmektedir.(5)

Irkçı ideolojiye göre; insanları birbirine bağlayan duygular millet olmak, aynı kültürü paylaşmak, aynı dili konuşmak, aynı dine sahip olmak değil; ırk ve kan birliğine sahip olmaktır. Bu ideolojiye göre insanları birbirinden ayıran tek fark ırktır. Kendi ırkından olanlar kusurluda olsa onurlu, kendi ırkından olmayanlar onurlu da olsa hakir görülmektedir.

Irkçılık hiçbir yönden savunulamayacak kadar insan şeref ve haysiyetine kasteden, parçalayıcı, bölücü ve çağdışı bir görüştür. Irkçılık kültürel, etnik, dile bağlı, psikolojik nitelikler taşıyan bir kavram değildir. Irkçılar kendilerine biyolojik, genetik ve antropolojik bir temel ararken arî ırk, genetik kalite, saf kan gibi teorilerle biyoloji, genetik ve antropoloji ile ters düşmüşlerdir. Bu anlamda ırkçılık aldatmacadan ve safsatadan başka bir şey değildir.

Genetik bilimine göre insanların ırkları, renkleri ve psikolojik yapıları, üreme hücrelerinde bulunan kromozom yapıları üzerindeki değerlere bağlı olarak değişmekte ve farklılık göstermektedir. Genotipin oluşmasında insanın hiçbir etkisi olmamaktadır. Değişik ırklara ve renklere ayrılmalarına rağmen bütün insanlar farklı genetik yapıya sahiptirler fakat aynı gelişim devrelerinden geçerek olgunlaşırlar.

İslam dini insanların farklı ırklardan geldiğini kabul eder. Fakat bunun insanlar arasındaki ilişkilerde belirleyici rol oynamasını kabul etmez. Çeşitli ırkların varlığı Allah’ın(c.c) kudret ve ilminin bir işareti olarak yorumlanır. Bu yorum, ırklar arasında kurulması öngörülen barışçı ve eşitlikçi düzenin inanca dayalı ahlâki temelini oluşturur. İslam, ırk ayırımı gözetmeksizin yeryüzünde halife olarak yaratıldığını bildirdiği her insanı dünya ve ahiret mutluluğuna çağırır. Dil ve renk ayrılığı ile sosyal farklılaşma bir problem değil, ilahi rahmetin eseri olan bir nimet ve O’nun ilim ve gücünün bir işaretidir.

Yüce Rabbimiz Hucurat Suresi 13. ayetinde şöyle buyuruyor: “Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki, Allah katında en değerli olanınız, O’ndan en çok korkanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir, her şeyden haberdardır.”

Diğer bir ayeti kerimede “Gökleri ve yeri yaratması, dillerinizin ve renklerinizin çeşitli olması da onun ayetlerindendir. Şüphesiz bunda bilenler için ibretler vardır” buyrularak insanların farklı yaratılışına işaret edilmiştir. (Rum–22)

1. Büyük Türkçe Sözlük, D. Mehmet DOĞAN, İz Yayınları, sayfa: 510
2. Osmanlıca-Türkçe Sözlük, Ferit DEVELLİOĞLU, sayfa: 52
3. İslam Ansiklopedisi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 19 cilt, sayfa: 124
4. Şamil İslam Ansiklopedisi, Şamil Yayınları, 3. cilt, sayfa: 351
5. Yeni Rehber Ansiklopedisi, İhlâs yayınları, 9. cilt, sayfa: 221

(Devam edecek)

( Çağların Sinsi Hastalığı: Irkçılık başlıklı yazı Ali ÖZKANLI tarafından 4.10.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu