Her bayram geldiğinde;Aaah..ah nerede o eski bayramlar denir.Ondan sonra başlanır eski bayramlardan ve geçmişten anlatılmaya.Aslında insanlar eski bayramlarımı özler yoksa çocukluklarını mı?Bu soruyu sorarım hep kendime.
Eski bayramların farkı neydi günümüzden ?İnsanlar niçin hep eskileri özler?
Yanılmıyorsam bir Edebiyat hocasından duymuştum.Demişti ki insanlar eskilerden bahsetmeye başlarsa yaşlanmaya da başlıyordur.Galiba insanlar eski bayramları ararken çocukluklarını arıyorlardı.
Bayramlarda bütün çocuklar mutludur.Onlar için henüz eski bayramlar diye bir şey yoktur.Bayramın tadını çıkartırlar.Zamanının oyuncağı neyse onunla mutlu olurlar.Bizim zamanımızda en güzel şey mantar tabancasıydı,şimdilerde ise bilgisayar oyunları.Yani aslında eski bayramlar tamamen kişinin kendiyle alakalı bir durum.İnsan çocukluktan sıyrılıp yavaş yavaş hayatın farklı yüzleriyle karşılaşınca,sorumluluklar almaya başlayınca ister istemez geçmişe dair özlemler duymaya başlıyor.
Bir çocuk maaşın bayramlık elbise almaya yetip yetmeyeceğini düşünmez, o sadece elbise ister ve alınır.Yani çocuk tamamen size tevekkül eder.Babası alır,babada para bitmez v.s.Tamamen bu saflık içersinde yaşanan bir çocukluk ve kaygısızca,neşeyle geçirilen bayramlar.Yaş ilerledikçe ister istemez insanda bu saflık kalkıyor.Bayram aynı bayram ama bizim ruh dünyamızdaki ifade etiği şeyler aynı olmuyor.Dolayısıyla da eski bayramları değil o eski bayramlardaki çocukluğumuzu özlüyoruz.
Annem anlatır bazen.Ben çocukken akrabalardan birinin elini öpüp bayramlaşmam istenir.Bende,yeteri kadar paramın olduğunu o yüzden elini öpmeyeceğimi söylemişim.O yaş itibariyle benim için bayram demek,insanların elinin öpüldüğü ve onlarında para verdiği günleri ifade ediyor.Yani para için el öpüyorum.
Bayramlarda beklide bütün paralarımla mantar tabancası ve patlatmak için mantar aldığımı hatırlıyorum.Tabancamı yastığın altına koyarak uyuyorum.Ola ki gece hırsız falan gelirse alnının ortasından haşlayacağım onu.Çünkü filimler de öyle oluyordu.Çocukluk işte.
Şimdi bende ah o eski bayramlar derken aslında çocukluğumu özlediğimin farkına varıyorum.

Birde eskiden insan merkezli ilişkilerimiz daha ağırlıktaydı.Şimdi ise ilişkiler daha maddi merkezli ve birazda sanal.İnsanlar eskileri özlerken beklide bu ilişkileri de özlüyorlardır.
Bizim buralarda köyün camisinin bahçesinde Cami Odası denen,misafirlerin yatırıldığı,karnının doyurulduğu ve cemaatin çay içip sohbet etiği yer vardır.Eskiden buraya her gün misafir gelirmiş.Gelen misafire yemek verme işine konak deniyor.Köylü sırayla misafir gelsin gelmesin yemek hazırlıyor,köyün bekçisi yemekleri gelip evden alıyor.Konağı(yemeği) veren kişide evinde değil misafirle birlikte cami odasında yemek yiyiyor.Bu gelenek benim çocukluk yıllarımda son demlerini yaşıyordu.Derken en azından geleneği yaşatmak adına her gün değilde sadece Ramazan ayında yapılmaya başlandı.Şimdilerde de biraz aksakta olsa devam etmeye çalışıyor.
Önceden yiyecek konusunda kıtlık varmış,şimdiki gibi makinalaşma ve yeni teknikler olmadığından tarlalarda verim çok düşük oluyormuş.Bütün yokluğa rağmen insanlar misafir ağırlamak adına en özel yiyeceklerini misafir için ayırıyorlarmış.Yılın 365 günü bu hep böyle oluyormuş.Ama günümüzde her şey bol.Fakat konak(yemek) verecek kimse yok.İnsanlar tamamen maddileşmiş.Herkes geçim derdinde.İşte bu noktada insanlar geçmişe dair özlem duyuyor.
Şimdiki nesilde bugünler tarih olduğunda bu günleri anıp Ahh nerede o eski günler,bayramlar diyecekler.
Zamanı ,insanın ilk yaratıldığı günden kıyametin kopmasına kadar bir film şeridi gibi düşünürsek bizim ahh o eski günler,bayramlar dediğimiz zamanın sadece bizi bağladığını görürüz.Çünkü bizden öncekiler için o zaman dilimi yaşanmamış gelecek,bizden sonrakiler için yaşanmamış tarihtir.
Geçmişte yaşananların aynen bugünde yaşanmasını beklemek belki bizi inkıraz-ı hayale uğratır.Ama güzel olan hasletleri nesilden nesile aktarabilmekte bir erdemdir diye düşünüyorum.
SAKARYA-2009
( Eskimeyen Eski Bayramlar. başlıklı yazı ibrahim-gung tarafından 11.10.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu