ALLAH VAR.
BÖLÜM 1
İnsanların ,sanki hayatlarındaki her şey
normalmiş,kainatın nizam ve işleyişinde hiçbir tuhaflık yokmuş gibi
davranmalarını anlayamıyorum.En ufak bir kaza,olağan üstülük yada vücudunda
çıkan ufak bir sivilceye dikkat kesilen insanoğlu maddenin tabi olduğu kanunlar
ve ihtiva ettiği boyutlar baz alındığında hiç de normal olmayan bu harkulade
intizam karşısında neden bu kadar hissiz,neden bu kadar lakayıt acaba.
Bebekleri gözlemleyiniz ,ayı ,güneşi,denizi
,kuşları,kedileri ve hele de ilk kez görüyorsa kar yağışını birde bebeklerin
gözlerinden seyredin.Bakışlarında ki hayret ifadesini mutlaka
farkedersiniz.Bütün bunlar bizim için oldukça sıradan şeyler olsa da ,onlar
için gayet ilgi çekicidir.Zaman içinde gerçi ,aynı objeleri göre göre
kanıksarlar ve artık baksalar da görmez olurlar kendilerinden başka hiçbir şeyi,tıpkı
bizler gibi.
Kelime manası
olarak normal; Kurala uygun, alışılagelen,
olağan, düzgülü, aşırılığı olmayan, anlamlarına geliyor.Peki ya gördüklerimizin
hepsi sadece bir kurguysa,gerçekte mutlak manada madde yok da biz onu var
görüyorsak.Malumunuzdur ki dünya hayatına dair bildiğimiz her şey bize beş duyu
organımız vasıtasıyla gelir.Ve bu bilgiler bilincimiz tarafından işlenir,hiç
kimse bilincinin dışına çıkamaz.Hal böyle olunca bizim için neyin normal neyin
anormal olduğu neyi nasıl algıladığımızla ilgilidir.Bu konuya inşaallah daha
sonra döneceğiz.
Söz gelimi ot ve saman
yiyerek beslenen memeli hayvanların süt üretmesi,aralarında bir iki adım mesafe
bulunan iki ağacın aynı topraktan beslendikleri halde farklı meyveler vermeleri,uzayı
fethetmeye çalışan insanların bunca teknolojiye rağmen bir nar tanesi ,bir
buğday tanesi imal edememesi gibi, denizler mürekkep, ağaçlar kalem olsa yazmakla
bitiremeyeceğimiz daha nice olağan üstülük bize gayet sıradan gelir.Usta bir
ressamın elinden çıkan tablonun tam ortasında kırmızı kalemle bir çarpı atsalar dikkatimiz hemen ona
odaklanır.Bizim için anormal olan düzen değil düzensizliktir ama kainat
içindeki dengeler o denli hassastır ki içinde bulunduğumuz şartları ihtiva eden
bir düzenin varlığı ihtimal hesaplarına göre imkansız kere imkansızdır.
Kızım beş yaşında iken hiç
ummadığım bir anda “baba ben içimden de konuşabiliyorum bu nasıl oluyor?”şekilnde
bir soru sordu bana.Şaşırmakla beraber sevindim onun o yaşta öyle bir soru
sormasına.Çünkü bu bir farkındalıktı,öyle bir farkındalık ki hemde belkide
milyarlarca insan bu soruyu kendilerine hiç sormadan ölüp gitmiştir şimdiye
kadar yeryüzünden.Kızıma ruhtan bahsetmek zorunda kaldım,bilmiyorum ne derece
izah edebildim ama taarruzu atlattık neticede.
Bizler aklımızın yettiği
andan itibaren,gördüğümüz ,bildiğimiz ,duyduğumuz ,hissettiğimiz her şeyi birer
kavram olarak algılayıp mana değerlerine hep mesafeli durmuşuz.Üretim toplumu
değil de tüketim topluğu olduğumuz için
mi bilmem ,düşünme kabiliyetimizi kullanmaya neredeyse hiç lüzum görmemişiz.
Her insan bir şekilde,
eğri yada doğru da olsa bir Tanrı
inancına sahiptir.Bakmayın siz ateistlerin sözde inkar etmelerine,buna his
planında muktedir değillerdir zira bu fıtri bir mecburiyettir.Buraya kadar bir
sorun yok.Sorun şu ;bu inanç kahir ekseriyetle muhayyilemizin bir köşesinde atıl
bırakılmış soyut bir kavram olmaktan öteye geçemiyor.Bu kavramı da zaten içinde
bulunduğu toplumun değerlerinden almıştır ve ekseriyetle babalarının dinini hiç
sorgulamadan ,sorgulamaya ihtiyaç duymadan olduğu gibi kabullenen insanlar
güruhuna dahil olmuştur.Allah ın varlığını inkar etmez ama bu inancını
hayatıyla ispat edemez,zira onun inanç dediği şey içerisini zanları ile
doldurduğu bir kavramlar mefkuresidir.
Dolayısıyla hayatında amel babından şekli yansımaları olsa da his
dünyasında yeterince yer edinemez.
İnsan etkiye son derece
açık bir yaratılıştadır.Mesela karşısından sevdiği,sevmediği,korktuğu yada
saygı duyduğu bir insan gelse ,hiç konuşmasalar dahi bu duruma hem ruhen hem
bedenen tepki verir.Aşığı olduğu birinin adı yanında zikredilse kalbinin ritmi
artar ama aynı insan Allah ı tesbih etse bile ne ruhunda ne bedeninde bunun bir
yansımasını göremeyebilir.Allah ın(c.c)
Vücut yani zât olarak mutlak manada
var olduğunu hissedemeyen bir insan,amirinin karşısında heyecanlanırken söz
gelimi namaz kıldığı esnada manen huzurda olduğu halde Allah ı unutur.Bu, şu
manaya geliyor.Rabbimiz bize şah damarımızdan daha yakın ama biz O ndan çok
uzağız.
..Şimdi Doğu'da Van Gölü var.. Açıyorsunuz haritayı,
coğrafya kitaplarını; hakkında kapsamlı bilgiler ediniyorsunuz.. İlmel Yakin
bilmek..Sonra sizi bir merak kaplıyor, bir tatil zamanına denk getirip Van
gölüne yaklaşıyor ve kıyısına geliyorsunuz.. Aynel Yakin bilmek..Sonra, kendinizi
tutamayıp içine dalıveriyorsunuz.. Hakkel Yakin bilmek..Allah'ı alimler ilmel
yakin bilirler.. Abidler, ibadet edenler aynel yakin bilirler; onlar Allah'a
yaklaşırlar..Hakkel Yakin bilenler ise Allah aşıkları.. Onlar Allah'ta fena
bulmuşlardır..
Bu hususta gözden kaçrılmaması gereken en önemli
noktalardan biride şudur.Allah ın varlığını sadece hazır edinilen kalıplar
,kavramlar olarak değil O nun Vücut ve dolayısıyla Zat itibari ile mutlak
manada bütün o muazzam Sıfat ve Esmaları ile var olduğunu idrak eden bir insan
ister istemez iman noktasında ki samimiyetini sorgulamak noktasına gelecek ,”Ey
iman edenler iman edin” ayeti kerimesi mucibince yaşantısını gözden
geçirecektir.
Bu sorgulamalardan doğru sonuç çıkartan bir insan kısaca
,”Benim
hayat persfektifim de,bugün ve gelecek tahayyülümde ,his ve algı dünyamda Allah
tan ve O nun emir buyurduğu doğrultuda yaşamaya çalışmaktan daha önemli hiç bir
şey olamaz ,olmamalı”diyecektir.
Böyle bir düşünce tarzını edinmek ,benimsemek
görünüşte kolay olabilir.Zorluk bu olguyu hayata yansıtabilmektir.Bilmek ve
anlamak asla tek başına yeterli olmayacaktır,hatta şeytan belki onların üstüne
daha çok gelecektir.İşte bu noktada insanın kendisini ne kadar tanıdığı
,hakikatine ne kadar mesafede olduğu önem kazanır.Çünkü bu bir iç savaştır,Hak
la batılın,doğru ile yanlışın,iyi ile kötünün savaşıdır.Şavaşacakmıyız,savaşmaya
gerek duyacakmıyız yoksa Kur ani bir tabirle nefsimizi ilah edinip her
emrine boyun mu eğeceğiz.Son şıkkı seçmekten Allah a sığınırız ama mücadele etme kararındaysak , ordumuzu ve belki daha
da önemlisi düşmanımızı tanımak zorundayız.