KALİTELİ
YAŞAMDA “DENEME”NİN ÜSTÜN GÜCÜ
Denemek,
yapmanın ve uygulamanın ilk başlangıç noktasıdır. Denemeden hiçbir eylemin
yapılıp yapılamayacağına baştan karar verilemez. Öğrendiğimiz her eylem ve
ustalığı, ilk denemeyle birlikte defalarca tekrarlayarak elde ederiz.
İnsanoğlunun
yüksek kaliteli bir hayat yaşayabilmesi için, son nefesine kadar sürekli olarak
yeni bir şeyler öğrenme zorunluluğu vardır. Belirli bir konudaki profesyonellik
elbette önemlidir. Ancak hayatın her safhasında bizlere yeterli olmaz. Profesyonel
olmasak dahi, yüksek kaliteli yaşayabilmek için, sürekli ve dinamik bir şekilde
öğrenmeye ve yeni ustalıkları hayatımıza katmaya ihtiyacımız vardır.
Zira,
neyin, ne zaman, ne şekilde insana lazım olacağı belli değildir. Bir şoför, patlayan lastiğini hiç tamir etmemiş ise, onun
arabasının lastiğinin hiç patlamayacağını düşünmek safdillik olur. Günün
birinde ıssız bir yolda lastiği patlarsa, “ben lastik yapmasını bilmiyorum ki”
demesi, sorunu çözmeyeceği gibi, katlayarak çoğaltacaktır.
Halbuki,
kaliteli yaşayan insanların her hal ve şartta problem çözümünü de iyi şekilde bilmeleri
ve uygulamaları esastır.
Peki
insanların bilmediği eylemler nelerdir? Elbette ki hiç denemedikleridir. Bir
insan en basit bir eylemi dahi, ilk denemesinde beceremeyebilir. Ancak
denemelerine devam ederse, her denediğinden yeni dersler ve öğrenmeler
çıkarmayı becerebilirse, yani öğreninceye ve başarıncaya kadar denemeye devam
ederse, altından kalkamayacağı ve öğrenemeyeceği hiçbir mesele olmayacaktır.
En
kötüsü de, girişilen eylemin gerektirdiği kadar denemeyi yerine getirmeden yarı yolda “bu iş olmuyor”
diyerek vazgeçmektir. Aynı anda umutsuzluğa düşmek, karamsarlık ve kararsızlığa
bulaşmak, sebepsiz ertelemek, bahane bulmak, tamamen vazgeçmek de, o işten korkup kaçmakla eş değerdir.
Her
hangi bir branşta işini yüksek kaliteli bir şekilde yapan bir usta düşünelim.
Mesela, usta bir terzi hem elindeki işini başarı ile işlerken, hem de yoldan
geçenleri takip edebilir. Usta bir berber hem işini başarı ile yaparken, hem de
müşterisi ile yüksek kaliteli bir sohbet yapabilir. Bir otobüs şoförü hem bütün
kurallara uyarak otobüsünü ustalıkla sürer, hem de yanındaki yolcu ile sohbet
edebilir. Mesleğinde usta olmuş, dikkatli ve kaliteli olan her türlü usta için
bu böyledir. Zira ustalık, denene denene bilinçaltımızın otomatik pilotuna
kaydedilmiş demektir.
Peki,
ustalık nasıl oluyor? Buna bir bakalım. Ustalaşmanın ilk şartı sürekli denemek,
yani tekrardır. Her önemli işin hakkıyla öğrenilmesi için, yeterince sayıda
kaliteli tekrara, yani “denemeye” ihtiyacı vardır.
Bazı
mesleklerden yarım yamalak ustalaşan veya hakkıyla ustalığa ulaşamayan kişiler
çoktur. Bunların en büyük eksikliği, işin gerektirdiği kadar sayıda denemeyi,
gerekli tahammül ve sabrı göstermeden yarıda kesmeleridir. “Bu işi sevmiyorum”,
“ustam iyi değildi”, “İşyerim uzaktı”, “ben bu işi sevmemiştim”, “hakkımı
yediler” babından mazeretler sebebiyle denemeyi sonlandırmak, akılcı ve
kaliteli insanın işi olmamalıdır.
Her işin
kendine göre bir zorluğu vardır. Bazı işler tek denemede başarılırken, bazı
işler 5.000 denemeyi (Edison’un ampulü bulma deneyleri), bazıları da 28 denemeyi
(Abraham Lincoln’un 28 seçim kaybettikten sonra ABD’ne başkan olması), gerekli
kılar. Hele hele yeni bir buluş veya icada imza atmanın deneme sayısını tahmin
etmek belki de imkansızdır.
İnsan
sürekli denemeye devam ettiği bir eylemi mutlaka günün birinde başarır. Ancak,
yaşamımızın her dakikasının ne kadar kıymetli ve zamana karşı mücadele içinde
olduğumuzu düşündüğümüzde, “attığımız taşın ürküttüğümüz kurbağaya değmesi”
oldukça önemlidir.
Padişahın
birisi özel hünerleri olan insanlar arasında bir yarışma düzenler. Adamın
birisine sıra gelince sorar: Senin ne hünerin var? Adam cevap verir:
“Padişahım, iki metre mesafeden ipliği iğneye atarak geçirebiliyorum”. Göster
bakalım der padişah. Adam gerçekten dediğini başarı ile yapar. Padişah
gülümseyerek bu adama bir kese altın verin, 100 de değnek vurun der. Kurmay
heyeti der ki, “padişahım affedersiniz, altını anladık da, değnek neyin
nesidir?
Padişah
cevap verir. “öyle zor bir işi sürekli deneyerek başardığı için altın, ancak
hiç ipe sapa gelmez bir eyleme bu kadar zaman ayırdığı için, zamanı ve
yeteneklerini israf ettiği için de değnek” der.
Gerçekten
boşa harcayacak zamanımız yoktur. Bize bahşedilen günlük 24 saatin uzatılma
imkanı, ancak onu verimli ve etkin kullanmakla mümkündür. Bu bakımdan
zamanımızı, güç ve yeteneklerimizi asla ve asla astarı yüzünü geçen eylemlerle
heba etmemeliyiz. Eğer böyle yaparsak, aynı
süreyi daha rasyonel ve verimli eylemleri denemede geçirenleri, hiçbir zaman
geçmemiz mümkün olmaz.
Adamın
birisi sürekli deneyerek ip cambazlığını en iyi şekilde icra ediyor olabilir.
Bir diğeri okey oyununu hiç yenilmeden oynamayı sürekli deneyerek ve
tekrarlayarak ustalık haline getirmiş olabilir. Bir öğrenci ders çalışmak
yerine golf oynamayı ustalık haline getirmiş olabilir. Ancak onun süper golfü
üniversite sınavını kazanmaya destek vermediği gibi köstek olacaktır. Neyi, ne
zaman, nasıl, ne şekilde, hangi sürelerde deneyeceğimize baştan çok iyi karar
vermemiz gerekmektedir. Zira, her türlü
eylemi denemeğe ne zamanınız, ne de ömrümüz yetecektir.
Bazı
eylemleri körü körüne denemek insanı başarılı kılmaz. Özellik arz eden eylemleri
denemeye başlamadan önce bir ustanın önünde diz çökmek gerekir. Saz çalmayı
yarıda bırakan birçok tanıdığım var. Uğraştım olmadı diyorlar. Halbuki bir
ustadan, öğrenme usul ve yöntemlerini öğrendikten sonra denemeye başlasalardı,
mutlaka öğrenirlerdi.
Elbette,
ustaya yanaşma, denemede israr etme, sabır ve rasyonalitenin yanında en önemli
unsur, yapılan işi sevmedir. “gönülsüz sevişin kör oğlu olur” sözünü
bilmeyenimiz yoktur sanırım. Sevgiyle yaklaşılmayan her iş yarım kalacaktır.
“Ya işinizi seviniz, ya da sevdiğiniz iş de çalışınız” sözü bunu
doğrulamaktadır.
UNUTMAYALIM;
neyi, ne zaman, nasıl, hangi süreyle deneyeceğimize vereceğimiz karar, çok
büyük önem arz etmektedir. Biz daha az kaliteliyi denemeyi tercih ettiğimizde,
daha kaliteli işi denemeyi tercih edenler, bize fark atmış olacaklardır. İşin
istediği kalitede bir deneme ve tekrarı tamamlamadan vazgeçtiğimiz takdirde,
ustalığa ulaşamadığımız gibi, kaybettiğimiz zamana da yazık olacaktır. Hiç
kimse, yapılacak işin olmadığından, zamanın olmadığından, denemeye değer
eylemlerin olmadığından, şikayet etmemelidir. Yüksek kaliteli denemeye ve
ustalaşmaya değer o kadar çok eylem vardır ki…
En iyiyi
ve kaliteliyi deneyerek ustalaşmakla iş bitmiyor. İnsanlığa yarar sağlamak ve
değer katmak için ustalığımızı çevremizle paylaşmamız gerekiyor. İlmimizin ve
ustalığımızın zekatını hakkıyla vermemiz kaçınılmaz olmalıdır. Aksi takdirde, yerin altında keşfedilmemiş
altın cevherinden farkımız olmayacağını asla unutmamalıyız.
Gelecek nesillere
yüksek kaliteli ve anlamlı miraslar bırakabilmek için, en kaliteli eylemleri
sürekli deneyerek öğrenmeyi ve öğrendiklerimizin ve ustalıklarımızın çevremize
dinamizm katmasını bir an olsun ihmal etmememiz gerekiyor.
Selam,
sevgi ve dualarımla… Allah’a (cc) emanet olunuz…
24 Mayıs
2014. Saat: 8.00. Cumartesi. Antalya
Yrd.
Doç.Dr. Süleyman COŞKUNER