Beklemenin bu denli zor olduğunu işte o an anlamıştım bu kadar derinden. Kendimi kontrol ettiğimde hissettim ki titriyorum. Beklemek dedim ya aslında normal bir beklenti değildi benimki. Belki korku içinde veya düşündüklerimin aksine gelebilecek harika bir haberin beni delirtircesine mutluluğunu düşünerek...
Öğrencilik yılları ve insanın en deli olması gereken, en çocukça davranışların kurtuluş yıllarında, hayata en manalı bakmak için kendimize hayatın köşelerinden güzel bir açı seçmek uğraşında iken vurulmuştum can evimden...
Bir yandan benim haricimde herkesin mutlu olduğunu bilmek, diğer yandan da artık asla mutlu olamayacağımı ve asla artık mutlu olmamam gerektiğini düşünmek kavuruyordu beni.
Hiçbir haberin beni dopdolu olduğum yaşama hırsından koparamayacağını düşünerek geçirirdim o ana kadar günlerimi. Derdin kul için yaratıldığını düşünerek derdim olması için dua ederdim, derdim olsun çözmek için azım göstereyim diye... Dedim ya o ana kadar aklıma gelmezdi böyle bir derdin hayatın en zamansız noktasında beni bulacağı. Aklıma gelmemek mi? Bırakın aklı rüyalarımda göremezdim ben bu duygunun benim olacağını, kendimi bu duygunun içinde bulacağımı...
Sonbaharın ilk günlerinde tattım bu duyguyu. Haber geldi. Eyvaaaahhhh, eyvah... Takvimlerin 1 Ekimi gösterdiği gün içimden bir parça sökülüp alındı, içimdeki gönül zebanilerim "yok artık senin baban, senin baban yok" diye haykırdığı vakit anladım artık babamın milyonlarca dağlar büyüklüğündeki desteğinin ve milyonlarca dağ büyüklüğündeki yüreğinin küçücük oğluyla olamayacağını...
Evet... Hayat bunca güzelliğinden sonra bana babasızlık duygusunu da, babasızlığı da tattırmıştı. Kırılmıştı asırlık çınarın kökü, dallarının yüreğini dağlayarak yıkılmıştı.
Zindandı hayat artık bana. Değil miydi ki babamda yaşamak için çalışıyordu. değil miydi babam da dallarının kurumamasi için toprağa inadına tutunuyordu, fakat fakat yapabilmiş miydi o kaca çınar, becerebildi mi hayatta kalmayı, dallarını kurutmamayı.... hayır... Hayır beceremedi, yıkılıp gitti dallarının kücücük ve körpe olduğuna aldırmaksızın....
Dört yıl... Dile kolay tam dört yıl kendimi içime mahpus ettim. Tam dört yıl zincirlerini kıramadım kırılası içimin. Küstüm hayata, " sonu zaten yok olmaksa değer mi, dedim onunla barışık durmaya" Gülmeyi, gülerken insanın yüz halinin nasıl oldugunu unuttum. Kızıyordum insanlara " ulan niye gülüyorsun be h..... herif, seninde baban ölmeyecek mi?" bakıyordum insanlara gülme be arkadaş haraf kılmış Büyük Yaratıcı insana gülmeyi. Günah işleme be arkadaşım kendini mutlu kılıp da. Sana da küsmüştüm, arkadaşına da, onun arkadaşına da. Soyu insan olan "benim de babamın adı Adem, Annemin adı Havva" diyen herkese...
Fakat, Eyvaaaah dedim yıllar sonra...eyvah ne yapıyorsun kendine gel, niye bu isyan. Kendine gel be Sefa, nice bu isyan. Ulan dedim Ulan adam senin baban değil mi ki bir çınar, kısacık hayatında değil mi ki senin için herşeyi veren o. Bu kadar verdiklerine karşılık senden istediiği "Allah'ın kulu oldğunu unutmaman, ileride okuyup babanın adına ve emeklerine layık bir insan olabilmen"... Bırak dedim Sefa isyanı bırak. Yaratan vardır ve büyüktür. Vermez o kullarına kaldıramayacağı dert. Bırak dedim sefa bırak isyanı, insanlıga küfürü.... Allah sevdiği kuluna şükr etsin diye dert verir. Senin hayata küsmen babanı geri getiremeyevegine göre bari sen babana bir şeyler götür dedim.
Ve şimdi şükrediyorum, iyi ki kendine gelip şükretmeyi tekrar öğrenebilmişim. Babam öldü fakat anıları ve kulağıma taktığı o altın küpeleri (altın sözleri) duruyor. Ve yine şükrediyorum ki Allah beni bu dünyada imtihan ediyor...

Sefa BURAN
( Acı Kayıp başlıklı yazı Sefa BURAN tarafından 21.10.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu