Analı kızlı
tırmanıp, dik bir yamacı
helik[1] taşlar toplardık
geçerken; keçi yolu[2] bir bayırı
taş atardık, Analıkızlı’ya
recmeder gibi taşlardık
yapayalnız bir taş, [3]
aşağıda dere kenarında
yıllar yılı ağlamaklı, yalnız,
hep kendi başına
hüznüne ortak olamazdınız,
diyemezdiniz taş ne de olsa
yıllar yılı, o ıssız derede bir başına
bebeğini sırtına sarınmış bir ana,
tepeye arkası dönük,
belden aşağısı yere gömülük
utancından yüzünü saklıyor belki de
kimi “-elinin hamırıynan,
çocun altını temizlemiş de
Allah da onu daş etmiş”
vesaire, ve saire
kimi “-tavığa hamır atmış”
kimine göre de falancanın
“-evini yarmış”[4]
tepedeki yolculara arkası dönük,
sırtı bebekli ana gencecik
mahçup, küskün, kızgın öfkeli belki de
üzerimize düşen cezalarını verirdik,
taşlarımız onlara ulaşmasa bile;
var gücümüzle fırlattığımız taşlar
onlara ulaşmasın diye
içimizden dua ederdik
ama sanki taşlamak mecburiyetindeydik
aklı sıra herkes kendince
talkınını veriyordu,
kendinden küçüklere
hamur kutsaldır,
pisliğe bulaştırılmaz,
tavuğa atılmaz
öğütülmeden tavuğa yem de
un olunca,
“-Allah taş eder” niye?
hırsızlık edersen böyle
sende taşlanırsın dediler de
hiç kimse; “açmıydı, açıkmıydı”
demedi hiç kimse,
hiç kimse
kimden çaldı
ne çaldı;
neden çaldı
anlatmazdı
[1] helik: el yarısı büyüklüğünde duvar yapılırken büyük taşların duruşunu ayarlamak için sıkıştırmaya, sıva yapılırken boşlukları doldurmaya yarar taşlar
[2] keçiyolu :patika, çılga
[3] Analıkızlı: Yazılıdere’nin aşağılarında, arkasına bebeğini almış kadın görünümlü kaya
[4] ev yarmak : hırsızlık için birinin evine girmek