TÜRKÇENİN KORUNMASI VE ETKİN KULLANILMASI İÇİN

ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLER

            

            Türkçe, Türklük ve Türkiyelilik bilincine sahip olan insanların konuştuğu bir dildir. Doğuda Çin Seddi’nden, Batıda Adriyatik Denizi’ne hatta Avustralya’dan Amerika’ya kadar çok geniş bir coğrafya üzerinde konuşulan, esin kaynağımız ve kültür mirasımıza manevi köprü olan Türkçemizin bir dünya dili olduğunu söylemeye gerek yoktur sanırım.

 

            “Dil insanlar arasında anlaşmayı sağlayan tabii bir vasıta, kendine mahsus kanunları olan ve bu konular çerçevesinde gelişen canlı bir varlık, temeli bilinmeyen zamanlarda atılmış gizli bir anlaşmalar sistemi ve seslerden örülmüş içtimai bir müessesedir.” Bu tanımdan da anlaşıldığı üzere dil canlı bir varlıktır; doğar, yaşar ve sahip çıkılmazsa ölür.

 

            Türkçemiz asırlar önce yabancı devletlerle değişik ilişkiler nedeniyle farklı dillerle alış-veriş yapmaya başlamıştır. Şu bir gerçek ki güçlünün her zaman zayıf üzerinde hâkimiyeti vardır ve güçlü daima taklit edilir. Dolayısıyla Türkçemiz de güçlü bir dil olması sebebiyle görevini yapmış ve kendini koruyabilmiştir. Yozlaşmanın nedenlerine gelince;

 

1-      Türk – Çin ilişkileriyle Türkçemize az da olsa Çince sözcüklerin girmesi ( Çinceye de Türkçemizden sözcükler girmiştir.)

2-      O dönemlerde insanlarda dil bilincinin, dile sahip çıkma endişesinin olmaması. Çünkü milliyetçilik akımını ve teknolojinin gelişmesiyle dilin önemi iyice ortaya çıkmaya başlamıştır.

3-      Türklerin İslâmiyet’i kabul etmeleriyle ilim ve şiir dilinin Arapça – Farsça olması. (Çünkü insanlar gönül verdiği şey için kendini feda edebilir, onu kendinden üstün tutar.) Türkler de İslâm’a gönül vererek, dil endişesinin ve bilincinin olmadığı bir dönemde dillerini Arapçaya ve Farsçaya feda etmişlerdir.

4-      Tanzimat dönemiyle birlikte yüzümüzü batıya çevirmişiz; çünkü güçlü olan artık Avrupa’dır. Onu taklit etmenin zamanı gelmiştir. Özellikle Tanzimat romanlarına konu olan yanlış Batılılaşma, bu bilinçsizliğin ürünüdür.

 

Mustafa Kemal ATATÜRK’ün Gençliğe Hitabesi’ne ve Mehmet Akif ERSOY’un İstiklâl Marşı’na bakarsanız bir tane İngilizce kelimeye rastlayamazsınız ama şunu da itiraf edelim ki doğru dürüst Türkçe kelimeye de rastlayamazsınız. Asırlarca Arapça ve Farsça denizinde boğulmamak için çırpınan Türkçemiz “Denize düşen yılana sarılır.” misali yönünü Batıya çevirerek yılana sarılmış, kendi yağıyla kavrulmamış, kendi haresini, Faruk Nafiz ÇAMLIBEL’in tabiriyle “Yazılmamış bir destan” olan Anadolu’da aramamış ve kendini farklı bir ölüm makinesinin kucağına atmıştır.

 

Ayrıca Türkçemize geçmişten geleceğe hizmet eden büyüklerimizi de unutmamak gerekir.

 

Başta Yunus Emre, Necati Bey, Edirneli Nazmi, Aydınlı Visali, Baki, Nedim, Karamanoğlu Mehmet Bey, Köroğlu, Karacaoğlan, Dadaloğlu, Pir Sultan Abdal, Aşık Veysel ve Ulu Önder Atatürk’le birlikte isimleri sayılamayacak kadar çok olan Türk büyükleri gerek maddi, gerek manevi hizmetlerini Türkçemizden esirgememişlerdir.

 

Bunca yabancı dil istilasına rağmen yıkılmayan ve Akif’çe bir söyleyişle göğsünü hayâsızca dil akınlarına siper ederek geleceğe yürüyen Türkçemizin ne kadar büyük bir dil olduğunu söylemeye gerek yoktur, diye düşünüyorum.

  

ÇÖZÜM  ÖNERİLERİ


-          İnsanlarda Türklük ve Türkiyelilik bilincinin oluşturulması. Bu da ancak ekonomik anlamda güçlü olup taklit etmekten vazgeçmekle olur.

-          Dilin, kültürün taşıyıcısı olduğunu, dilin toplumsal varlığa eşit olduğunu, dil vasıtası ile vatan ve bayrak bilincine sahip olunacağını insanlara sevdirerek anlatmak lâzım.

-          Eğitimi bir yarış, çocuklarımızı da birer yarış atı gibi görmeyip doğru bir bilinçle yetiştirmek gerekir.

-          Zaman zaman Sade Türkçe Konuşma Yarışmaları düzenlenmeli. (Destan söyleme, masal anlatma, hikâye yazma, …)

-          Anadolu insanının dile yüklediği, zarif ve gizemli hülyalarını öne çıkaracak, Türkçenin güzelliğini gözler önüne serecek birtakım etkinliklere yer verilmesi gerekir.

-          İnsanlar için mukaddes sayılan şeylerle dil bilincini özdeşleştirip, dile manevi bir boyut kazandırılmalıdır.

-          Dilin, varlığımızın temeli; dildeki bozulmanın yok oluşumuzun (yıkılışımızın) ilk sebeplerinden biri olacağı insanlara anlatılmalıdır.

-          Türkiye genelinde “Türkçe için neler yapabiliriz?” veya “Kimler ne yapmış?” konulu yarışmalar düzenlenmelidir.

-          Teknoloji aracığıyla dilimize pek çok dilden yabancı sözcükler girmeye başladı. Bunun önüne geçilebilmesi, bilhassa teknolojik terimlere Türkçe karşılıklar bulması için Türk Dil Kurumunun çalışması.

-          İşyeri tabelâlarının Türkçe olması; aksi durumlarda Belediyelerce ruhsat verilmemesi ya da tabelâ vergisinin bu işyeri sahipleri için caydırıcı olacak nitelikte yüksek tutulması.

-          Televizyonlarda Türkçenin doğru kullanımı ile alâkalı olarak toplum tarafından sevilen, bilhassa gençler tarafından örnek kabul edilen sanatçıların da görev aldığı programların hazırlanması.

-          Şarkı sözlerinde Türkçenin doğru ve güzel kullanılması için denetlemeler yapılması.

-          İller ve ilçeler düzeyinde Türkçe Olimpiyatlarının düzenlenmesi.

-          Okullar arası slogan yarışmalarının düzenlenmesi. ( “Türkçeye yüzde yüz destek” gibi)

-          Türk Diline hizmet edenlerin Ali Şir Nevai, Kaşgarlı Mahmut, …) hayatlarını konu alan TV filmlerinin hazırlanarak, bu şekilde genç beyinlere dil adına verilen mücadelenin anlatılması; bu mücadelenin “Millet olma bilinci” ile birlikte sunulması.

-          Türk Dil Kurumunun konunun önemi ile ilgili yaptığı çalışmaların ilköğretim ve ortaöğretim düzeyinde olanların öğrencilerle paylaşılması.

-          Türkçe gönüllülerinin de yapılacak çalışmalardan haberdar edilerek, çalışmaların daha geniş bir kitleye yayılmasının sağlanması. Böylece Türkçe için oluşan hassasiyetin doğal bir mekanizma tarafından sürdürülmesinin ve denetlenmesinin sağlanması.

-          Türkçe sözcükler türetilirken anavatanımız olan Orta Asya ve Türkî Cumhuriyetlerine giderek aslını korumuş olan Türkçe sözcükler ve Türkçe kökler toplanmalı ve Türkçe bunların üzerine bina edilmelidir. (Kaşgarlı Mahmut’un Divan-ı Lügati’t Türk adlı eserini hazırlarken yaptığı gibi.)


Birkan AKYÜZ

( Değerli zamanınızı ayırıp okuduğunuz için T E Ş E K K Ü R L E R..)

facebook.com/birkan.akyuz.79
twitter.com/birkanakyuz



( Türkçenin Korunması Ve Etkin Kullanılması başlıklı yazı Birkan AKYÜZ tarafından 23.07.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu