Yıl 1974 Sivas İli Hafik İlçesi Akkaya Köyü’nde öğretmen olarak çalışıyordum. Burası Tozanlı adıyla anılan iki dağ arasında kalmış “U” şeklinde Çamlıbel Dağları’ndan çıkıp Tokat Almus Barajı’na kadar uzanan bir dere ve mahrum bir bölge. Kışın çevre ile ilişkileri kesilir. Hiç kimse mecbur kalmadıkça il ve ilçe merkezlerine gitmezdi. Dağlar geçit vermediği için ırmak takip edilerek Almus’a oradan Tokat, Sivas ve Devamla Hafik’e giderdik. Yani kırk kilometrelik yere varmak için iki yüz kilometre yolu gitmek zorunda kalırdık.
Burada yaşayan insanların cana yakınlığı, samimiyeti, çocukların sevimliliği bu çileli yolun yorgunluluğunu unutturuyordu.
Kış başlayıp yollar kapanmadan Alibeyli Köyü öğretmeni mükemmel bir insan olan Hüseyin Buhur’la hafta sonu tatilinde yararlanarak ihtiyaçlarımız almak için Sivas’a gitmiştik. Çarşıdan gezerken ilköğretim müfettişi Mustafa Aydın Yıldız Bey’le karşılaştık, ayaküstü sohbetten sonra Tozanlı’ya ne zaman döneceğimizi sordu. “ Akşam üstü döneriz” Dedik. “Yarına kalsanız da Durmuş Bey’le beni de alsanız, sabah erkenden çıkarız.”Dedi. Biz de kabul ettik.
Pazartesi sabah erkenden iki müfettişimizi de alarak köyün yolunu tuttuk. Okullarımıza biran önce yetişmemiz gerekiyordu, çünkü On Kasım’dı, Ulu Önder Atatürk’ümüzü ölüm yıldönümünde anma törenlerine katılmak zorundaydık. Yetişmek zorundaydık, bu bölgedeki yerleşim yerleri küçük olduğundan her köyde genellikle tek öğretmen olarak görev yapıyorduk.
Saat dokuz’da okulun bahçe duvarının yanına yanaştık. Dakikalar kala nihayet törene yetişmiştik. Arabadan iniyorduk ki birden müfettiş Mustafa Bey “Durun inmeyin.”Dedi. Bizler ne oluyor dercesine O’na doğru bakınca okulun kapısı önünde sıra olmuş öğrencileri göstererek “Bakalım ne yapacaklar, bekleyelim, görelim. ” Geri yerlerimize oturduk, camları açıp olanı, biteni izleye başladık.
Öğrenciler radyodan Atatürk’ü Anma Töreni ile ilgili programı büyük bir sessizlik içerisinde dinliyorlardı. Saat Dokuzu Beş geçe radyodaki “Ti” sesi ve okul başkanının komutuyla bütün öğrenciler saygı duruşuna geçtiler. Bir öğrenci Bayrağımızı yavaş yavaş yarıya indirdi. Tabii ki bizlerde bu arada saygı duruşu vaziyetini aldık ve daha sonra tekrar yerlerimize oturduk. Program büyük bir ciddiyetle devam ediyor,sunucu öğrenci günün anlam ve önemini anlatacak,şiir okuyacak ve Atatürk’le ilgili söylenen sözleri arkadaşlarına aktaracakları tek tek çağırıyor, görevini yapan öğrenciler tekrar sıradaki yerlerine dönüyorlardı.Arabanın içinde ise inanın çıt bile çıkmıyordu.Benden gayri üç kişi hayret ve hayranlıkla programı takip ediyorlardı.
Okul başkanı olan öğrenci programın bittiğini onbeş dakika teneffüsten sonra dersin başlayacağını arkadaşlarına duyurdu.
Bizde arabadan inmiştik. İlköğretim Müfettişi Mustafa Bey ani bir hareketle bana sarıldı ve “İşte bu, böyle olmalı, öğretmen dediğin böyle olmalı, hayatımda ilk kez böyle bir olaya şahit oluyorum.” Diyordu. Bir yandan gülümsüyor, bir yandan da gözünden yaşlar akıyordu. Belli ki bir eğitimci olarak çok etkilenmişti. Bu arada diğer müfettişimiz Durmuş Bey’le değerli dostum Hüseyin Buhur’u Alibeyli Köyü’ne uğurlamıştık.
Mustafa Bey bana “Bundan sonra öğrenciler ne yapacaklar.” Diye sordu, bende “Zil çalınca sınıfa girerler, sonra okul başkanın idaresinde derslerini günlük ders programına göre yaparlar.”Dedim. “Seni binlerce defa kutluyorum ve tebrik ediyorum, öğretmenlik sadece okuma-yazma öğretmek değil, bu yavrulara güven duygusu vermek, kendi kendilerini idare etmek duygusunu kazandırmak çok önemlidir. Sen bu işi başarmışsın.Seni her gittiğim yerde anlatacağım.”Diye beni durmadan övüyordu.
Zil çoktan çalmış öğrenciler sınıfa girmişlerdi. Biraz sonra biz de sınıfa girdik. Öğrenciler derslerini yapmaya başlamışlardı bile, bizi görünce hep birlikte ayağa kalktılar Müfettişimizin “Günaydın” ına “sağ ol” diyerek cevap verdiler. Derse kaldığı yerden devam ettik.
Mustafa Bey her gittiği yerde ve öğretim yılı sonlarında yapılan ve ilçenin bütün öğretmenlerinin katıldığı öğretmenler toplantılarında defalarca “Bir örnek öğretmen” diyerek anlatmıştır.
Gurur duyduğum bu anı hayat defterimin sahifeleri arasında yerini almıştır.
VEYSEL TURGUT