*ÜSKÜDAR'LI  BEYHAN *
 
Mevsim sonbahardı
Güneş soluktu.
Beyhan on dokuz yaşına giren bir kız.
Mavi mavi gözleri, nar kırmızı dudakları.
Babası Üsküdar, Kabataş arasında arabalı vapurlarında,
çalışan bir görevli memurdu.
Beyhan ara sıra babasını ziyaret için iskeleye inerdi.
Beyhan iskeleye inerken, omzunda askılı çanta, orta boylu bir adamla karşılaştı.
Adam elindeki sigarasının içişi bile entelektüel biri olduğunu belli ediyordu,
Nazik içiyordu sigarasını. Dudaklarının arasında çıkan dumanı dik dik havaya değil de,
önüne üflüyordu. Adam yanan sigarasını, yere attı ve ayakkabısının ucuyla ezdi.
Beyhan'gilin yanında yürüyen adam;  Merhaba, nereye böyle?
Beyhan altan altan süzdü kendisine bakan adama; babama gidiyorum.
Beyhan'gil ya siz nereye böyle?...Gazeteciyim, Şişli'de yerel gazetem var.
Çevreyle ilgili bir yazı hazırlıyorum da, onun için yol-lardayım. İzin verirseniz
bir fotoğrafınızı çekeceğim..."Madem çek..."dedi. Gazeteci, asılı çantasından
fotoğraf makinesini çıkarıp çekti çekeceği fotoğrafı...
Beyhan, o mavili mavili gözleriyle bakarak: Siz hakikaten gazetecisiniz herhalde,
ben ilkokulu bitirdiğimden beri, koynumda taşıdığım bir deftere hep şiir yazarım.
Sana bir şiir versem basar mısın gazetene?
Niye basmayayım ki, bakar okurum, hoşuma giderse elbette basarım.
Beyhan, çantasından bir defter çıkardı uzattı gazeteciye;
Al şu defteri, içinde otuz şiir var. Oku bas gazetene...
Yalnız benim gönlüm onuncu sayfadaki şiirdedir. O şiirimi ilk basarsan sevinirim...
İnceleyeyim, merak etme, en güzel şiirini basarım gazeteye...
Şiirin dizelerinde,bir aşk hikayesi geçiyordu.
 
Geri istiyorum sessizce uzaklaşan çocukluğumu
Şimdi boşatılmış, ferman buyursun
Tenhasında sevişen gülkurusu çıplaklığını
Ve bir deniz istiyorum gözlerinin renginde.
 
Bir deniz istiyorum
Yosun kokulu saçlarında
Mektup pullarında gizlenmiş hasretini
Şarap kadehlerinde, en son dokunduğun dudak izlerini
Dalgalarla gelen sen...
Köpüklerle ört bedenimi
Ellerini ellerimde bekliyorum
Çırıl çıplak bir düşle
Ve ilk buluştuğumuz o meçhul limanda..
 
 
Beyhan, Üsküdar'ın en güzel kızlarından biriydi.
"İnsan kendini yalnızca aşkla tanır"
Sultan Tepe'de oturuyordu.
Gözlerimin içine bakarak konuşması, hiç aklımdan çıkmıyor ki.
Sanki bir rüya içindeyim. Ona karşı arzularımı nasıl açıklayacağım,
bir türlü karar veremiyordum.
Yarabbi! kabaran arzularımı nasıl bastırmalıyım?
Gözlerimi denizin mavisine çevirirsem arzularım geçer mi?
Zira daha ilk gün, böyle kısa bir sürede ne yapabilirdim ki;
birden karşı cadde üzerinde babası göründü, ve hızla yanımdan ayrıldı.
Ne olur unutma beni, tatlı bir tebessümle el sallayarak gitti.
O anı kalbimden silip atmak imkansızdı.
Ben Şişli'deki iş yerime döndüm. Arada iki hafta geçmişti, tekrar
Beyhan'ın oturduğu semte gittim, ve kapının zilini çaldığımda, karşıma yine aynı
güzellikte, genç bir bayan çıktı. Buyrun kimi aradınız?
Beyhan'ı değince, gözümün içine bakarak Beyhan geçen hafta evlendi, kocasıyla
bir haftalığına İtalya'ya balayına gittiler.Yıkılıp kaldım.
Bir günlük aşktı, ama dünyalara bedeldi.
Doğrusu beni bu öyküye yönlendiren, bir gazetecinin bir günlük aşk serüveniydi.
 
 
Nuri Dağdelen
Özdere/İzmir

( Üsküdarkl Beyhan başlıklı yazı Öz tarafından 14.02.2015 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.