Nihayet okulda da yeni öğretim yılı açıldı. Yapılacak tek şey vardı.
Hafta sonları Cuma Akşamından Eskişehir'e gidecek, orada hem
Baran'dan ders notlarını alacaktım hem de yine onlarla birlikte
Cumartesi Pazar ünleri birlikte ders çalışacaktım. Öylede yaptım.
Zaman zaman Güney beyin ve Azize hanımın izniyle Cuma günleri
öğleden sonra işten çıkıyor ve trenle Eskişehir'e gidiyordum. Pazar
gecesi ise yine Eskişehir'den trene biniyor, sabahları da doğrudan
İstanbul'a işe geliyordum. Belki biraz yorucu oluyordu ama, bunu hiç
aksatmadan aylarca yaptım. Hatta bazen izin istemeye utanıyor ve
Cuma gecesi trene binip Cumartesi sabahı Eskişehir'de oluyordum.
Böylelikle okula devam edemesem de derslerden geri kalmıyordum.
O arada Müdürlüğümüze iki yeni memur tayini daha yapıldı. Veli
ismindeki bir arkadaşı bizim servisimize vermeleri benim açımdan
sevindiriciydi. Mustafa ismindeki arkadaş ise teknik personel olduğu
için onu Teknik Kurs grubuna verdiler.
Bu iki arkadaş da yeni memur oldukları için, aramızda çok güzel bir
dostluk, arkadaşlık başladı. Veli bey Kursiyerlere ait yatakhanede
kalmaya başlamış, Mustafa ise Pendik'de bir bekar evi tutmuştu.
Artık bazı akşamlar İzmit'e gitmiyor ve Mustafa bey ile birlikte
kalıyordum.
Arada Veli beyde bize katılıyor ve hep birlikte Mustafa'nın evinde
eğlenceli akşamlar geçiriyorduk. Mutfağı, tuvaleti, banyosu hepsi
aynı salon içinde olan bu küçücük eve üçümüz nasıl sığardık bilmem.
Veli de çok çalışkan bir arkadaştı. Kısa sürede bir çok işi kavradı.
Onun bu hali her ne kadar Azize hanımı ve Aygün hanımı sevindirdi,
ama en çok ben sevinmiştim. Şimdi artık sınav zamanı gelip çattığında
daha rahat izin alırım diye düşünmeye başlamıştım. Zaten konuyu
Aygün hanıma ve Veli beye de açtım, her ikisi de sınavlarda izin almam
için gereken desteği vereceklerini söylediler.
Her şeye rağmen hafta sonlarında ki tempom, hafta içinde benim için
sıkıntı yaratıyordu. Sabahları çok erken kalkmak artık çok zor gelmeye
başlamıştı. Bu halimi fark eden Azize hanım ve Aygün hanım nedenini
sorduklarında söyledim. Aygün hanım ikinci trenle gelirsem ne kadar
gecikeceğimi sordu. Ben de en az yarım saat diye cevap verdim. Sonunda
Azize hanımla birlikte kendiliklerinden karar vererek bir süre ikinci
trenle gelebileceğimi söylediler. Bu beni oldukça rahatlatmıştı.
O zamanlar Devlet memurluğunda Yasal izinin dışında bir de mazeret
izin hakkı vardı. Ama bu izni kullandırıp kullandırmamak Amirlerinin
inisiyatifindeydi. Dönemin ilk vizelerinde bana on gün izin verdiler.
Sayelerinde sınavlara gittim ve bütün derslerden başarılı oldum. Böylelikle
ilk sınavları atlattım. Sınavlardan sonra ikinci vizelere kadar yine aynı tempo
ve hafta sonları Eskişehir'e gidiş gelişlerim devam etti.
Bu arada akşamları da yine neşeli tren yolculuklarım devam ediyordu.
Ancak bahar ayları yaklaştıkça İzmit'e doğru İstanbul banliyölarını
geçerken, artık gözüm hep parklarda ve balkonlardaydı. Arada bir
ne güzel herkes evine vardı, yemeklerini yedi ve şimdi dışarıdalar
bizse, halen eve gitmeye çalışıyoruz diye düşündüğüm oldu. Ancak
eski günlere göre içinde bulunduğum şartları düşünerek şükür ettim.
Doksan altıncı bölümün sonu
Mehmet Fikret ÜNALAN