Hikaye / Yaşamdan Hikayeler

Eklenme Tarihi : 20.10.2024
Okunma Sayısı : 737
Yorum Sayısı : 14
Günün Yazısı

Bu Yazı 21.10.2024 tarihinde
GÜNÜN YAZISI
olarak seçilmiştir.
Bin Dokuz Yüz Seksene Doğru (Yüz Otuz Beşinci Bölüm)



Merhaba 2017 Yılının 29 Ağustos tarihinde en son yüz otuz dördüncü bölümünü paylaştığım yazı dizimin yeni bölümlerini bugünden itibaren yayınlamaya başlıyorum.

Yazı dizisi diyorum ya; Tam olarak adını koyamıyorum belki biyografik bir roman, belki bir hayat hikayesi, bir çok 
yazar arkadaşım geçmiş bölümleri okumuştur. 

Okumayan ya da unutan arkadaşlar dilerlerse vakit buldukça eski bölümleri okuyabilirler. 

Aslında hikaye Seksen darbesinde öğrenciliğim sırasında yaşadıklarımla başlamıştı. Niyetim o yıllarda yaşadıklarımı, gördüğüm işkenceleri ve güzel Vatanımızın o günlerde ki halini anlatmaktı. Sonra bir baktım askerlik, iş hayatı her şeyi anlatmaya başlamışım, eh paylaşım sitelerinde ilgi oldukça çok olunca dedim ki;  durun bakalım belki bu hikaye hiç 
bitmeyecek, tabi ki son nefes hariç :)

Bu arada ceviz hasatı nedeniyle yaklaşık bir aydır eşimin memleketi Niğde'deydik. Bulunduğum ortamda internet olmadığı için sizlerden ayrıydım, tekrar sizlerle birlikte olmanın mutluluğunu yaşıyorum. Sevgilerimle

HAYDAAA!


Farklı Müdürlüklerde olsa artık hepimizin yeri, İzmir Başmüdürlüğü idi. Yıllarca emek verdiğimiz, alnımızın akıyla öğretmenlik, yöneticilik, amirlik, memurluk kademelerinde hizmet ettiğimiz Eğitim Merkezi ve Eğitim Merkezi Başmüdürlüğü ile ilişkimiz tamamen kesilmişti.

İlginçtir, İzmir Başmüdürlüğü Personel Müdürünün yanına vardığımızda Müdire hanım şaşkınlıkla, hayret bu nasıl iş, 
biz Vakkas beyi bekliyorduk" Dedi. 

Demek ki bizimle ilgili olay, gerçekten son bir iki gün içinde gelişmiş, Henüz tayinlerimizin yapıldığı İzmir 
Başmüdürlüğünün bile haberi olmamıştı.

Sevgili Avni beyin ve diğer iki arkadaşın görev yerleri belliydi, İşletme de kadrolarına uygun pozisyonlarda görevlendirilmişlerdi. Yanlış hatırlamıyorsam sadece Avni bey bir süre görev yerinin belirlenmesini beklemişti. 
Diğerleri ise hemen yeni görevlerine başladılar. 

Ancak benim görevim Başmüdürlük Müdür Yardımcılığı diye adlandırılmış, her hangi bir görev verilmediği gibi, 
görev yerimde belirsizdi. 

Başmüdürlük Personel Müdürüne bu durumu sorduğumda şu an için bir görev verme imkanı olmadığını, durumumun ileride değerlendireceğini söyledi.

Yani o günkü halim biraz Yaşar YAŞAMAZ’ a benzemeye başlamıştı.

-Haydaaaaa!

Peki Müdüre hanım işe geldiğimde nerede duracağım ben.

-Bilmiyorum

-Bilen birisi var mı?

-Sanmam

-O halde

-Bir süre bizim Serviste Amir arkadaşın yanında oturursunuz.

-Yani masam orada mı olacak?

-Hayır masa değil,  bir misafir sandalyesinde.

-Haydaaaaa!

-Sabah işe gelirsiniz, sonra bana söyleyerek isterseniz gidebilirsiniz.

-Nereye

-Yani sürekli misafir sandalyesinde oturmaktan sıkılırsanız.

-Müdire hanım elbette sıkılırım, ama asıl sorun bu değil biliyorsunuz, devlet bana Müdür yardımcısı maaşı ödeyecek 
ve ben hiçbir iş yapmadan Amir beyin masasının yanında ki, misafir koltuğunda, ya da sandalyesinde oturacağım 
öyle mi?

-Fikret bey maalesef öyle, sizin durumunuzda çok sayıda insan var, hele biraz  sabredin bir çaresine bakacağız elbet.

-Yaşar Yaşamaz hikayesini biliyorsunuz değil mi Müdire hanım, ama o hikayede Yaşar’ın kimliği yoktu, çünkü nüfusta ölü görünüyordu. Hem de doğum tarihinden yıllarca önce  Çanakkale savaşında ölmüş. Oysa benim bir kimliğim var,  yaşamaktayım, elim ayağım tutuyor,  birde iyi kötü bir unvan sahibiyim. Şimdi bana yokmuşum gibi muamele edilmesini hazmetmek hiç kolay değil.

-Haklısınız Fikret bey mağduriyetinizi biliyorum ve dediğim gibi çaresine bakılacak, ancak inanın çok işim var, şimdi siz isterseniz gidip serviste ki amir arkadaş ve diğerleri ile tanışın.

-Haydaaaa!

UMUT HEP VARDI

Odadan çıktığımda Müdire hanım bize çay söylemesine rağmen yinede boğazım kurumuştu, bana yer olarak gösterilen Personel Servisine gitmeden önce bir hizmetli arkadaşa çay içebileceğim yer sordum, tarif ettiği yere gittiğimde, buranın bir kantin olduğunu ve çok sayıda masa sandalye olduğunu gördüm. 

Bir çay alıp mesai saati olması nedeniyle neredeyse tamamı boş olan masalardan birinde bir sandalyeye oturdum,  o an aklımdan geçen zamanımın çoğunu misafir sandalyesinde geçirmektense bu teras katına gelerek oturmak oldu, zaman içinde gerçekten vaktimin çoğu burada geçti.

Görüyor musunuz Askerde sürgünden kurtulan Devrimci Mehmet Fikret memuriyette sürgün yemişti, hem de bu defa eskisinden daha masum, şimdi gelin de hayda demeyin. 

Haydaaaa!

Kaç çay içtim bilmiyorum, Personel amiri Yusuf beyin yanına oturduğumda çay teklifini nezaketle reddettim. 
Aslına bakarsanız Yusuf beyde şaşkındı ve ne diyeceğini bilemiyordu,onu rahatlatmak da yine bana düştü.

-Sizin yanınızda ki sandalyede sürekli oturmam sizi de rahatsız eder, üstelik bu servisin bir ketumiyeti varken.

-Yok öyle değil de Müdür bey sizin için zor olacak, ama sürekli burada kalmanız gerekmez, gezer dolaşırsınız, 
bir durum olursa biz size haber veririz.

-İşte bu da bana göre değil, neyse inşallah kısa zamanda bir görev verilirde, hepimiz rahat ederiz.

-Estağfurullah Müdürüm sizin methinizi Avni beyden duydum ben, zaten göründüğü kadar da çok iyi birisine benziyorsunuz, başınıza gelenlerde de haklı olduğunuzu biliyoruz zaten, onun için hiç öyle  düşünmeyin, biz sizden 
asla rahatsız olmayız.

Nihayetinde Yusuf beyin masası ile bir şef hanımefendinin masası arasına sıkıştırılan misafir sandalyesindeki 
boş oturma görevim başlamış oldu. Çile bülbülüm çile, Allahhhh, Haydaaaa!

Aslına bakarsanız o günlerde ki durumum belki de bazı insanların arayıp da bulamayacağı bir şeydi, yani istesem 
doğru düzgün işe bile gitmeden, maaşımı alıp rahatıma bakardım.

Ancak hatırlarsanız ilk memuriyete başladığımda rahmetli müdürüm Güney bey ; Bir yöneticinin yapacağı en 
güzel şeyi yapmış, bana önce Devlet Memurları Kanunu, sonra Personel Yönetmeliğini vererek okutmuştu. T
eoride öğrendiğim memurluğu, yıllarca Eğitim Merkezlerinde çalışarak biraz da şahsi gayretimle geliştirmiştim.

Bu nedenle ne kişiliğim ne de aldığım memuriyet terbiyesi bu duruma elverişli değildi, dahası bu bana yakışmazdı. 

Yılların birikimi, çalışma isteği, çalışma azmi hepsini taşıyacaksınız ve size kusura bakmayın görev veremiyoruz, 
maaşınızı alın oturun diyecekler, çaresizlik çok kötüydü, ama umut hep vardı…

Yüz Otuz beşinci bölümün sonu
Mehmet Fikret ÜNALAN

( Bin Dokuz Yüz Seksene Doğru (Yüz Otuz Beşinci Bölüm) başlıklı yazı MehmetFikret tarafından 20.10.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu