Hikaye / Yaşamdan Hikayeler

Eklenme Tarihi : 3.04.2017
Okunma Sayısı : 2163
Yorum Sayısı : 2


Gecenin o sessizliğinde geri dönüp gelen arabada sadece bir kişi vardır.
Adam arabadan iner ve Yavruoğlu ailesinin yanına yaklaşıp, ne olduğunu
sorar.

-Hayurdur hemşerum ne oldi lastik mi patladi.

-Evet kardeşim sorma ya?

-Sormasam nasil bileceğum?

-Yani lafın gelişi dediğim.

-Ha öle de, acemisun galiba, değiştiremedun mu?

-Acemilik var biraz da, ama zor da olsa değiştirdim.

-Eee beni niye durdureysun o zaman.

-Ah kardeşim, değiştirdim değiştirmesine de stepne de patladı.

-Etme ya, bu nasıl işdir böyle anlamadum.

-Vallahi ben de anlamadım. Üstelik malum bu saatte buralardan kolay araba geçmez,
çoluk çocuk üşüdü. Bilmem bir yardımın dokunur mu?

-Bakaruz, ne yapalum, yapacağuz artık bişeler.

-Ne yapabiliriz ki?

-Ne yapacağuz vereceksun bana tekeru, yaptırıp getireceğum oni.

-Şey tabi, başka çare yok.

-İtimat etmuysan bilelum.

-Öyle bir şey demedim kardeşim, olur mu öyle şey?

-Baa sanki ole geldu?

-Yok yok bence hiç vakit kaybetmeyelim. Allah senden razı olsun.

-Hadi bakalum göturalım o zaman, çabuk gelmeye çalışurum çocuklar üşumasun 
ha buraya.

Adam lastiği alıp gider. Harun bey biraz tereddütlü de olsa yapacak başkaca bir şey
yoktur. Çocuklar arada baba üşüyoruz diye sızlanır. Bizim Müdür biraz kendine kızar,
hayıflanır "Gecenin bu saatinde acemi halimle neden çıktım ki yola, ya daha erkenden
çıksaydım, ya da sabaha kalsaydım ne olurdu sanki" Diye kafasından bir sürü şey geçer,
ama olan olmuştur artık. Adamın gelmesini beklemekten başka çareleri yoktur.

Yaklaşık bir saaten fazla beklerler, ne gelen var ne giden, çocuklar perişan vaziyette,
ortalıkta hiç ses seda yok. Gece ilerlemekte. Artık yavaş yavaş korkmaya başlar. "Ya
adam dönmezse, ya burada çoluk çocuk sabahlarsak" Diye kendi kendine konuşurken nihayet
bir ışık görünür. Ama bu defa her iki farı da sağlam olan bir araba olduğuna göre gelen
her kimse, bizim adam değil. Araba iyice yaklaşınca bir minibüs olduğu görülür. Harun
bey arabaya el edip durdurur. İçinde şoförle birlikte beş kişi vardır.

-İyi geceler hemşerum hayirdur ne oldi?

Bu defa sormayın demeden söze başlar.

-Kaldık çoluk çocuk burada, önce lastik, sonra da stepne patladı.

-Bak şu işe görey misun? Hayir olsun, pinun arabayada gidelum Trabzonay'sa.

-Binelim de, lastiği aldı götürdü birisi.

-Yeni mu gitti?

-Yok neredeyse bir buçuk saati geçti.

-Belli ki dönmaz o.

-Bilmem ki, günahını almak istemem.

-Günahı sevabu kalmamış hemşerum, gelursanız, pinin gidelum.

Eşine, çocuklarına bakar, onlar da sanki gidelim der gibi gözünün içine bakarlar.

-İyi madem gidelim o halde.

Minübüse binerler, bir müddet gittikten sonra, karşıdan bizim ki tek göz farıyla
görünmez mi? Heyecanla bağrışırlar, minübüs şoförü kornaya basar ve adamı 
durdurur.

-Nereye gidersunuz? O kadar zahmet etduk lastiği yapturduk. Baa itimat etmedun 
mu?

-Yok öyle değil hemşerim, çocuklar iyice üşüdü. Eh nasılsa sağ olsun arkadaşlar
gördü bizi, Trabzon'a gidiyorlarmış. O nedenle bindik.

-Az daha sabredemedunuz yani, yok yok siz baa itimat etmedunuz, bu adam lastiği 
aldı kaçtı diye düşundunuz.

Harun bey başıma başka iş gelmeden, çocukları göndereyim bari diye düşünerek 
onların minübüsden inmesine müsaade etmeyip, kendisi adamla birlikte kalır. 
Çocuklar yola devam ederler.

Adamsa halen söylenmeye devam etmektedir.

-Ha böyledur işte, insanluk yaparsun, ama kıymetun bilunmaz.

-Deme öyle hemşerim, Allah razı olsun senden. Ama bir de benim yerime koy kendini.

-Niye senun yerine koyayum ki kendimu, benim başıma ha böyle dolaşık işler gelmaz.

-Peki kusura bakma o zaman, kimsin sen hangi köydensin.

-Karıştırma o tarafunu, hadi yardum et de, takalum şu lastiği.

El birliği ile ve adamın ustalığı ile lastik yerine takılır. 

Harun bey bu iyiliği karşılıksız bırakmamak niyetindedir.

-Hemşerim o kadar zahmetin oldu, Allah razı olsun senden de bu arada masrafında
oldu ne kadar borcum var sana.

-Ödeyemezsun o borci

-Neden ödeyemeyim, hele önce hangi köyden olduğunu, kim olduğu söyle.

-Ne yapacaksun?

-Ya belki ziyaretine falan geliriz, hani teşekkür için, bir çayını içeriz hem.

-Ha öle de. Hemen şu yakın köydenum, ama siz bizi sevmezsunuz. Ben solcuyum, siz
sağcusunuz bileyrum, adamluk öğrenun bak.

-Ya kardeşim solcu olmakla veya sağcı olmakla adam kötü olmaz ki, neden sevmeyelim
sizi, hem ben çok severim solcuları da, hani o aşırı olanlar hariç.

-Gördun mu bak, ben aşuruyum.

-Neyse olsun sen çok iyi bir adama benziyorsun. Mutlaka geleceğim ziyaretine.

Vedalaşırlar...

Ertesi günün gecesi Harun beyin arabasıyla bir kaç arkadaş hep birlikte yine
kasaplara gittik. Olayı bize orada anlattı. Hem çok güldük. Hem de şaşırdık.
Harun bey bana şu adamın köyüne gel bir gün birlikte gidelim deyince adamı çok
merak ettiğim için bu teklife hemen evet dedim.

Yüz on altıncı bölümün sonu
Mehmet Fikret ÜNALAN
( Bin Dokuz Yüz Seksene Doğru (Yüz On Altıncı Bölüm) başlıklı yazı MehmetFikret tarafından 3.04.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu