Öyle doluydum ki bir tabanca gibi
doğrultulmuştum sevgiliye.
Mermi ağzıma sürülmüştü ve ellerim
tetikteydi.
Hani sıksam can paramparça olacaktı.
Can...
Beni hüzünde dinle!
Hazır ol da değil.
Mutlu ol da hiç değil.
Kahrol da dinle, yıkıl da, beter ol
da.
Canın cehenneme de dinle beni,
gitler de...
- Ama neden? Ben ölürüm gitmenden.
Ağrı içinde kalmandan, sancılanmandan, hüzünlenmenden...
- Sen susarsan bana; güneşim doğmaz
olur, kuşlarım ötmez, çiçeklerim açmaz...
Sularım
akmaz olur, aklım basmaz, kalbim sevmez... İşte buna hakkın yok. Şahadet
parmağımı göğe doğru tutup sesleniyorum sana: "Allah şahit olsun! Seni
sevmeden geçen bir saniyem bile yok. Seni düşünmeden ilerleyen bir saatim yok.
Seni hissetmeden çarpan bir kalbim yok."
- Nasıl bir kalp taşıyorsun sen? Bu
kalbin muhatabı olmak da her güzelin işi değildir. Rabbim sevdiği kulunu dert
ile imtihan edermiş. Senin bu dev dalgalara benzeyen hislerin vurduğu vakit
kalp sahilime, kendimi nasıl koruyacağımı düşünüyorsun? Bendeki her şeyi silip süpürüyorsun. Ben
namına bir şey kalmıyor ki bende!
- Hissettiğimi yazıyor ve söylüyorum
sana. Yalan yok, dolambaçlı sözler ve çetrefilli ifadeler yok, girift anlamlar
da. Gayet netim. Kalkıp da "Ne ettim?" diye sormam kendime asla.
Çünkü kalpten gelen hiçbir hissin yapay olduğuna inanmam. Yerin altından
kaynayarak ve toprağın içinde süzülerek gelen bir kaynak suyunun tadı
berraklığı başka hiçbir su da görülmez. Hislerim de kalbimin derinliklerinde
neşet edip her türlü yoldan geçerek sana vasıl oluyor. Dokunursan kelimelerime,
cümlelerime dikkat kesilirsen ve paragraflarımı yutarcasına okursan ne demek
istediğimi anlarsın.
- Biliyorum sendeki beni!
Samimiyetine inanıyorum ve yazdıklarını ciddi manada beğeniyorum. Sen bir fırtınasın
benim tutulduğum. Esmemi bekleme benden. Bir esinti olurum olsam olsam...
Fırtınaya ne kadar tesir edebilirim ki? Bir damlayım sen okyanusunda.
Düşünsene, damla okyanusun yanında ne kadar ki? Bir çakıl taşıyım sen dağında.
Seni nasıl tanımlayıp tamamlayabilirim ki? Bir kibrit aleviyim sen güneşinde.
Seni nasıl tutuşturabilirim ki?
- Eğer fırtına bensem buna sebep
sensin. Ağacı kökünden sökebilirim, kayaları yerinden oynatabilirim ama senin
kalbine tesir edemem. Sen açacaksın o kalbi... Ben okyanussam buna sebep de
sensin. Kayaları dövüyorsam dev dalgalarımla, gemileri batırıyorsam neden sana
değemiyorum? Ayaklarının ucuna vardığım zaman sakin bir damlacık oluyorum. İşte
o vakit sen damlacığını katacaksın ben damlacığına. Ki okyanus olduğumu bileyim
sana. Ben dağsam dağlığım sendendir. Geçit vermiyorsam hiçbir kimseye,
dikiliyorsam her şeye karşı neden senin karşında ufalanıp çakıllaşıyorum? Sen
benim sana karşı kaya gibi sağlamlılığıma ve yüksekliğime çakıl taşlılığınla
katkı sunacaksın. Ve senin tabirinle ben güneşsem, evrenin ısı ve ışık
kaynağıysam sende neden soğuk görünüyorum ve neden karanlıktayım?
- Yüreğim alabildiğine sen dolu. Her
karışı... Her köşesi... Sen bunun farkında değil misin ki bu kadar zorluyorsun
beni? Seni sevdiğimi söylesem kafi mi? Seni gördüğümde içimin nasıl da
kendinden geçtiğini görmüyor musun? Gözlerimin yuvalarından nasıl çıktığını,
sesimin hançeremden nasıl da azat olduğunu, aklımın nasıl zayi olduğunu,
yüreğimin nasıl göğüs kafesime vurduğunu anlamıyor musun?
- Sana çok yüklendiğimi biliyorum. Sana
sussam ayrı bir dert, susmasam başka bir dert. Bir bulutum dolmuşum ağzıma
kadar ama dökemiyorum yağmurlarımı farz et. Bir tomurcuğum kabarmış da kabarmışım
lakin açamıyorum sana kendimi. Haykırmak
istiyorum içimdekileri bir el boğazıma yapışmış da sıkıyor imiğimi,
konuşamıyorum bile.
- Henüz söylemediklerini
hissediyorum. Başka da sözüm yok sana.
- Henüz söylemediklerimi anlatmaya
ömrüm yetmez.
- Ömrümden al o zaman. Gün yüzüne
çıksın her ne varsa bana dair içinde. Yokluğa karışmasın sevdam. Yer bulsun bu
yaşamda, işlensin kağıda.
- Sen olmadıktan sonra ben olur
muyum acaba? Anlamı kalır mı ki hislerimin? Her şeyi bırak bir yana da sensiz
ben yaşar mıyım ki? Sensiz ben kalır mıyım ki bu dünyada? Sen olacaksın ki ben
olayım. Ömrüm sensin ömrün benim. Azrail gelirse kapımıza bir gün iki bedende tek bir canı alsın, zahmet
etmesin ikimizin canını ayrı ayrı almaya...