İNSAN GİBİ KONUŞUP LOKMA EDECEKSEK
Vaktiyle iki medrese mollası, bedavadan yiyip içmek için Ramazanda köylere cerre (toplamaya) çıkarlar. Bir akşam, bir Bektâşî köyüne konuk olurlar. Ev sahibi bunları nezaketle karşılar. Biraz sonra mollalardan biri abdest tazelemek için dışarı çıkar. Ev sahibi bundan yararlanarak, odada kalan Mollaya:
–   Molla, arkadaşının ilmi var mı? diye sorar. O da:
–   Ne münasebet, eşşeğin biridir, yanıtını verir.
Giden molla  döner, az sonra öteki molla dışarı çıkınca, ev sahibi bu defa aynı soruyu ona sorar:
–   Ne münasebet öküzün biridir, der.
İftar vakti gelince sofraya otururlar. Bakarlar ki mollanın birinin önündeki sahan arpa dolu, ötekinin önündekinde de saman..
–   Bu ne biçim yemek erenler? Diye sorunca, Bektâşî
–   Ne bileyim mollalar, sizlerden sordum, biriniz öteki için eşektir dedi, öteki: öküzdür dedi.. Yok insan gibi konuşup lokma edeceksek o da var, der ve ellerini çırpar. Dışarıda hazırlanmış bir başka sini ile , Bektâşî konukseverliğinin örneği denecek şekilde kızarmış tavuklar, pilavlar, hoşaflar gelir,  lokma ederler.

**

YANLIŞ TRAMVAYA BİNDİM
Mahmud Baba, Eski Liman Dairesi Başkanı iken, Ramazan Ayı’nda Sirkeci’de bir lokantada birkaç kadeh içiyor. Köprüye geliyor.
O zaman tramvaylar köprü başında bir kavis çizerlerdi. Baba, Bebek tramvayına binecek. Fakat yanlışlıkla Aksaray’a giden arabaya biniyor. Bir süre sonra yanlışlığının farkına varıp iniyor.
Yine eski yere gelmiş.. Yine çift vagonlu bir tramvaya binmiş, bu kez de bindiği Yedikule tramvayı.. Biraz sonra yanlış bindiğinin  farkına varmış, yine inmiş. Bu defa yine hatâ yapmayayım diye dikkat ederek Bebek tramvayına binmiş. Giderlerken bir Hoca gelip yanına oturmuş. Rakı kokusunu alınca da:
– Subhânallâh der dururmuş.
Baba, yanlış tramvaya binip binmediğinden  emin olmak için bir de hocaya sorar:
–   Nereye gidiyor hocam bu?.. Hoca kızgın:
–   Cehenneme gidiyor.. deyince Baba erenler:
–   Desene yine yanlış bindik.. diyor ve tramvaydan iniyor.

**

SEN ÖNDEN GİREYİM DEME
Çok şişman, ense göbek yerinde bir câmi hocası, “Cennetin kapısı çok dardır.. Öyle herkes oradan kolay kolay içeriye geçemez”  deyince, Babaerenler:
– Aman Hoca, sakın sen önden gireyim deme. Kapıda kısılır kalırsın da Ümmet-i Muhammed dışarıda kala kalır demiş.

**

KERAMAET SENİN KAFANDA
Sultan Abdülmecid zamanında, içki yasağı konulmuş.. Devriyeler içki şişesi taşıyan veya sarhoş kimse yakaladılar mı tutukluyorlar.
Bir gün, Bektâşî Fukarasından birinin elindeki şişenin ne olduğunu soran devriyeye o:
–   Sudur, evlât, demiş.
–   Ver bakalım..
Bektâşî cân, şişeyi uzatırken:
–   Buyurun, bakın yalnız bakmadan önce size bir keramet göstermek isterim.. deyip şişeye seslenir gibi yaparak:
–   Şarâp ol, yâ mubârek!.. diye bağırmış..
Durumu anlayan devriye subayı gülümsemiş, cânın kulağına:
–   Ben bu kerameti yutmadım amma, haydi geç, keramet senin işleyen kafanda.. diyerek onu salıvermiş.

( Babaerenlere De Güler Misiniz başlıklı yazı Ömer Faruk tarafından 3.03.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu