önce hava kurudu, sonra çatladı
şeffaf gölgelerimi düşürdüm
çıplak kaldı ruh
pıhtılaştı kan…
*
sonra titreşti karanlık alelade
bir süre ışığını tutamayıp taşırdı gönül
üşüdü terkedilen yürek
göğüs de sular ,mevsimler
ben geldim
*
yağmurlar yağdı günlerce kıpırtısız
içimden bumbuz rüzgarlar sızdı
suyla, havayla, kokuyla buluştu
dökülenler bambaşka bir şeydi buz kesti dallar yapraklar ırmaklar ağaçlar halden hale geçip ben geldim
*
usulca geçti günler
her nefesle hayat buldu ruh
suretine suret ruhuna ruh
söze harf, rakama sayı sığmaz oldu
her nefes şahdamar kadar
bir nefes kadar yakın
ben gel geldim
*
damarlara yürüdü kan
kalbe hayat düşdü
titredim…
tatlı bir ürperti geçti içimden
derin bir uykudan sahici bir rüyaya uyanır gibi
umulmadık sevinçler parıltılı ışıklar geçti
hülyalar arasından
güller açmış dikenli dallar arasından ben geldim
*
döne döne zerre zerre
göklerden yere indi her şey
bu sabah öğleden evvel
zamanla akıp gelen bendim
*
geldim işte sıyrılarak tenimden
bir zakkum ağacı gibi büyürken içimde ki zehir
dalgalanan bir umman gibi kabarırken yüreğim
köpüklü intikamların sahile vurduğu yerden
fırtınaya tutulmuş
yangına uğramış göklerden geldim
*
hesap soruldukça
sorgulandıkça akşamların bitmesi
söküldü şafaklar bir tarih gecesi bir şimal rüzgarı bir şark fırtınası
tutsak düşlerin nakışını işledi kalbim
bir uçtan öbür uca
kan olup dolaşan damarlardan geldim
*
en bildik sözlerle geçtim sevdanın çöllerini
bir ışık yağdı sonra sustu her şey
solukları çam kokan kuzeyli çocuklar gibi gümüş çizgilerini yokladım ufukların
sevgi yıldırımlarıyla yırtıldı içimin karanlığı nisan yağmurlarına hazırlanmış gibi dolu dolu
redfer