İinsan olgunlaşır. Zamanla çekilen sıkıntılarla olgunlaşır ancak bulantı her zaman yerinde kalır. Küçük bir çocukla sakalları göbeğine uzanan bir filozofun mutluluğun sırrına olan uzaklığı aynıdır. Mutlu olmak için yaşar herkes. Kimisi ülküsünü belli bir yerde hakim kılarak, kimi sevdiği kadına kavuşarak, kimi bundan acı çekerek, kimi de güzel bir yemek yiyerek mutlu etmeye çalışır kendini. Ama ortak bir yan vardır tüm insanlarda. O yan da bulantıdır işte. Her şeyin boş olması durumu değildir bu sanılanın aksine. Bu yaşamanın bir lütuf değil de bir görev olarak görülmesidir zira herkes herkesin yaptıklarını tekrar etmekte bazıları öne çıkıp geri düşmektedir. Böylesine tekdüze bir sistemde umuttan söz edilemez tabi. Umut arayışıysa tüm insalara has bir özelliktir. Hatta herkes umudu bulur kendinde. Şu bitince şu olacak diye. Korkunç bir döngü.. bir sona haiz olmayan bu korkunç döngü herkesin yaşamının temelini oluşturur esasında. Ve bir rol yapma sistemi üzerine kuruludur dünya. Kendiniz gibi davranmanız mümkündür ama tüm şimşekleri üstünüze çekersiniz. Bunun sebebiyse insanların bencil olmasıdır. İnsanlar başkalarının hüzünleriyle mutlu olmayı şiar edinmişlerdir. Kimilerinde aleniyken bu kimilerinde derinlerde gizlidir. Haliyle tahammül edemezler başkasının kendisinin cesaret edemediğine cesaret etmesine. Kısacası tüm sistem ne kadar acı çekersek çekelim çaresizliğimizi gideremeyeciğimiz bir düzenekten ibarettir. Çok basit ancak kusursuz bir sistemdir bu. Herkes sorgular ama pazartesi sabahı işe gitmemek için kimse isyan bayrağını çekmez. Daha doğrusu çekemez çünkü bu bayrağın kime kaldırılması gerektiği belli değildir. Lakin bana göre insanların mutsuzluğunun sebebi pazartesi günü işe gitmek değildir. Kaygılanacak tek meselelerinin pazartesi sabahı işe gitmek olmasıdır. Tek eğlencelerinin pazar akşamı izlenen maçlar olmasıdır. Tüm hayat mefkurelerinin başkalarının diyeceklerinden kaygıyla dizayn edilmiş olmasıdır. İşte bu ciddi bir acziyet ve eksiklik göstergesidir zira insan fıtraten ne kadar güçlü bir otoriteye bağlılık ihtiyacı hissetse de özgürlüğüne kıymet veren bir varlıktır. İnsanın mutsuzluğunun diğer sebeplerinden biriyse insanlarla iletişim kurma zorunluluğu içerisinde olması ve diğer insanlara sürekli bir yarış içerisine sokulmuş olmasıdır. Makamın üstünlük göstergesi olması iddiası absürtlükte çığır açmasına rağmen günlük hayatta o kadar tabiî kabul edilmektedir ki adeta bir dogma halini almıştır. Ekonomik kaygıların, gençlerin ahlaktan ve saygıdan yoksun olmalarının ve siyasi meselelerin etkileri öyle ciddidir ki toplumsal bir ruh bozukluğuna yol açma yolunda ilerlemektedir. Tüm bu problemler insanı suni bir mutsuzluğa çekmekte, hayatın düzene sahip bir süreç değil de bir kaos ortamı olduğu düşüncesini de ciddi manada yaymaktadır. Şöyle düşünmek artık çok normal geliyor: 
Diğer insanlar da benim kadar hüzünlüyse benim hüzünlü olmam bir eksiklik değildir, dolayısıyla hüzünlü olmama gerek yok.
Bu düşünce her bireyi etkisine alırken zenginler daha da zenginleşmekte, açlıktan ölen insaların, yok edilen kültürlerin sayısı her geçen gün artmaktadır.
( Genç Tecrübeler başlıklı yazı Morghe şeyda tarafından 26.03.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu