Her mesleğin püf noktaları vardır. Memur olanlar genelde yönetmeliklere uymak zorunda. Birazda mesleği ile ilgili öğrenmesi gerekeni öğrendi mi işi idare eder.
Pazarcılıkta ise çok değişik bir durum var. Yeri ve zamanı çok iyi kullanmak gerekiyor.

Bir örnek vereyim. Domates üreten Karacabey ilçesinde domates satma ile domates yetişmeyen Akçakoca'da domates satma arasında çok fark var. Burada satılacak malın yeri ön plana çıkmaktadır. Ya da Karadeniz de zeytin satmanın keyfi kadar, akdenizin turistik yerlerinde fındık satmanın keyfi aynıdır.

Şimdi diyeceksiniz nerden çıkardın bu pazar işini. Pazarcılık ta hayatın bir parçası. Bizim yaptığımız şiir yazmanın, düz yazı yazmanın da pazarı vardır. Öyle kalemler var ki kendini doğru yerde bulamayan kendini pazarlayamaz. Öyle kalemler de var ki kendine küfür eder dünya pazarında yerini bulur ve nobel ödülüne layık görülür.

Yazarlığı konusunda belki sözümüz olamaz. Haddimimize mi. Benim aklımın almadığı çok şey var ama inşallah kafayı yemem. Bakıyorum bu sitede kitap olacak çok yazı var. Çok ta güzel şiirler var. Daha pazara çıkmamış. Peki hepsi burada mı kalacak.

Ben haddimi öğrendiğim için benim malım mülküm para etmez. Hele adamakıllı pişeyim de belki bir zaman pazara çıkarız. Bu konuda çok eksiğim olduğundan önce malımı yetiştirmesini öğrenmem gerekiyor.

İnşallah ileri ki günlerde bu konuda diğer pazarcılardan faydalanıp nasıl mal üretilir ve satılır öğreniriz.

İsterseniz benim yıllar öncesinden yaptığım ve çok iyi anladığım pazarcılıktan biraz anlatayım. Bir ara köyün yetiştirmiş olduğu malları tüccarlara satıyorduk. Yani tüccar köye geliyor. Köyde ne var ne yok kafasına göre fiyat biçer malları alır gider.

Akrabamız olan Düzce ili Kaynaşlı ilçesinde ikamet eden ve işleri pazarcılık olan Bozali olarak tanınan Hasan bir gün bana dedi ki.

-Sen de bizimle gel. Hem gezersin hem de yerinde nasıl pazarcılık yapılıyor öğrenirsin

Ben de hemen kabul ettim ve köyde kamyonlara domates kasalarını yüklediğimiz gibi ver elini Kaynaşlı. Gecenin üçüydü. Beni babasının evine getirdi. Tanıştık hoş beş yaptıktan sonra yorulduğum için bana yatacağım yeri gösterdiler.

Yattığım odanın kapısı vuruldu. Gözümü bir açtım ve hemen saate baktım. Öğlen olmuştu. Hemen fırladım üstümü giyindim ve dışarı çıkacaktım. Genç bir kız "Sofra hazır önce yemeğini yiyecekmişsin, babamlar pazara gittiler, bana da tembih ettiler, ondan sonra doğru pazara"

Kaynaşlı pazarında Hasan'ı buldum.Beni Düzce pazarında bulunan babasının yanına bıraktı. Babaları yaşlıydı ama çok eski pazarcı olduğu belli idi. Bana "Oğlum arada sırada Karacabey domatesi var" diye bağır dedi. Daha sonra tezgahta domates bittikçe kenarda istif olan kasalarda ki domatesleri tezgaha dökmemi söyledi.

Ben başladım bağırmaya. İşi de öğrendik. Arada sırada da türkü de söylüyorum. Bir kamyon domates akşam olmadan bitmişti. Kardeşim millet kilo olarak almıyor ki. Çoğu gelenler pazarcının tanıdığı. Gelen onbeş kasa, yirmi kasa domates alıyor. Kilo ile alanlar bizim gibi memur kısmı.

Domates bitmişti. Amcanın yüzüne bakıyordum. "Öğle boş durmak yok, akşama daha çok, yan komşudan iki çuval sarımsak al da tezgaha dök" Pazarda ben kimseyi tanımıyorum. Sarımsak satan adamın yanına gittim. Bana iki çuval sarımsak verecekmişsin dedim. Hiç sorgusuz sualsiz eliyle işaret etti. Sarımsakları tezgaha döktüm. Başladım yine bağırmaya "Karacabey sarımsağı geldiiiii.."

İki çuval sarımsağı bir saatte sattım. Ben bu işten bir şey anlamadım. Yanda ki sarımsakçı geldi "Bu sarımsakların hepsi senin olsun, sabahtan beri yarım çuval sarımsak satamadım bu nasıl işdur" demez mi.

Ben iyi biliyorum ki Karacabey'in domatesi, soğanı meşhurda, sarımsağın meşhur olduğunu zannetmiyorum. Bir de üstüne üstlük kilosu üç lira olması gerekirken ben beş liradan satmışım.

Benim şaşkınlığımı fark etmişti. Dayanamadım öğrenmek için sordum. Bana amcanın aynen cevabı "keramet tezgahta ve markada, biraz da senin payın oldu" edi. Aslında dediği gibi keramet tezgahta idi. Beni ise onurlandırmak için bu sözü söylediğini anlamıştım.

Benim maksadım paylaşmak olabilir. Sizlerin yani bu yolda pişmişlerin maksadı biraz da iyi pazarcılık yapmak olsun. Çok güzel yazılar ve şiirler var. Önce çok güzel kerametli bir tezgah kurun. Sakın ha içinde yalan dolan olmasın.Pazarlarınız bol olsun.

30.01.2010




( 82- Keramet Tezgahta başlıklı yazı Necmi Yaprak tarafından 30.01.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu