Gitmek Lazımdı Bu Şehirden
Bir güz mevsimiydi. Hayat hakkında alınması gereken bir karar vardı. Ruh hali, beyni, düşünceleri, karmakarışıktı. Sıkılmıştı kadın, kararsızlıkları yaşamaktan. Düşünmeye ihtiyacı vardı. Sakin bir yerde.
Sakinleştiricilerine uzandı. Bu sefer iki tane birden içti. Birazdan sakinleştiriciler etkisini gösterecekti. Dışarıya çıktı.
Hava sakindi, yağmur çiseliyordu.
Deniz kıyısında ki parka doğru ilerledi. Her zaman ki gibi yaşlı çınarın karşısında oturacaktı. Çınar, sessiz dostu. Bakışlarla dertleştiği sabırlı arkadaş.
Banka oturdu.Tüm heybetiyle karşısındaydı çınar. Düşünceler, ardı arkasınca sıralanmaya başladı. ''''Kim bilir'''' dedi, içinden ''''nelere şahitti'''' çınar.
Nefes almaya başladığını hissetti. Tatlı bir huzur karşılıyordu onu, her parka gelip, yaşlı ağacın karşısına oturduğunda.
Beyninde düşünceler akmaya başladı.
Hayat bir film karesiydi aslında. O ise başrolü olmayan bir oyuncu, belkide bir figüran. Yaşanılan her şey senaryo. Ağaçlar, kuşlar çiçekler, deniz ve niceleri birer dekordu, hayatı tamlayan. Ve senarist, yapımcı, yönetmen Tanrıydı.
Bir çiçeğin suyu sevdiği gibi sevmişti,oysa çiçek suyu sevmiş,su yağmuru, yağmur sıcağı, sıcakta güneşi.
Gökkuşağının renklerine ulaşmayı özlemlediği kadar, umut etmişti sevilmeyi. Sonbaharı sevmişti. Sonbahar, ağaçları tercih etmişti. Ağaçların yapraklarını dökmeyi. Yalnızlık, insanları sevmişti, insanlar bencilliği benimsemişti.
Oynadığı film ilginçti, yada rol aldığı. Bazen anlamsız.
Üçüncü halin imkansızlığı geldi birden aklına. Mantık ilkeleri içirisinde kendine en sempatik gelen ilkeydi bu.
Bir şey ya vardı yada yoktu. Üçüncü bir şey söz konusu olamazdı.
Ya severdi insan veya sevmezdi. Aynı anda iki insan bir kalbe sığdırılamaz, arzulanamazdı. Bu mantık dışıydı. Bunları düşünürken gülümsedi kadın.
Yalnızdı, ve hayatta kendinden başka kimseye güvenemezdi. Ortalarda bir yerde kararsız bir şekilde hayatın onu savurup yok etmesine izin vermeyecekti. Yaşanılan bu süreçte ağlamak hakkıydı kadının.
Gitmek lazımdı bu şehirden. Çınara sonsuza dek elveda deyip,doğru yada yanlış fark etmez bir karar verip, kararsızlığı atmak lazımdı. Hayat her şekilde süprizlerle doluydu. Savuruyordu yaşam zaten, son bir defa sallamasının bir zararı yoktu. Yaşanmadan öğrenilemezdi. Ve yaşanılan yer kısır bir yerdi. Hayat yoktu bu şehirde, işte yoktu.
Herşeyden önce kendini düşünmeliydi. Çıkarlarını.
Yeni bir şehir, yeni başlangıçlar, iş,sağlık , sigorta, hepsi olacaktı. Bunu biliyordu.
Çınara baktı. Yapraklarını savuruşlarına, sararmalarına, yapraklarının yere düşmesine oralı olmadan, yeni yapraklar, daha yeşilinden, sonbahara sunuşunu düşündü. Çınar, hiç yılmıyordu ve hayat devam ediyordu.
Kimbilir belkide çınar son dostluğunu gösteriyordu. Karşısında dimdik durarak ona mesaj veriyordu. Anlamıştı kadın. Ve kararını vermişti.
Yeni umutlara,ilişkilere, yelken açmak lazımdı. Yeni aşklara. Ama bu sefer biliyordu. Sevmek mi? Sevilmek mi?
Sevilmekti, kararı.
Ağlamak hakkıydı kadının.Yaşanılan bu süreçte. Ve gitmek lazımdı bu şehirden. Mutluluğa ve umutlara merhaba demek adına.
(
Gitmek Lazımdı Bu Şehirden başlıklı yazı
gul-deniz-ye tarafından
4.02.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.