Durağan bir yalnızlık, örseliyorken beni
Ruhumda eriyordu, buzdan kalıp gölgeler
Ateşim alev alev, yakıyorken sineni
Hazin bir ney sesinde, üflüyordu çalgılar
Bir ateş düşer içre, yakar kavurur seni
Menzili aşığadır, alır savurur seni
Sarınca bir ayrılık, kalbinden vurur seni
Sürgün bir ah sesinde, inliyorken duygular
Hazan mıydı, azap mı, ruhumu kavuran şey
Yoksa bir ceza mıydı, senden bu savuran şey
Çözümsüz bir vaka mı, illetçe bu vuran şey
Haşin bir su sesinde, çağlıyorken dalgalar
Her ayrılık biraz ben, biraz sonbahar taşır
Her mutluluk içinde, mutsuzlukla savaşır
Her sevdalı ruhunda, aşığıyla eğleşir
Dingin bir hu sesinde, çınlıyorken dilgeler
Sen diye çağlayan kalp, sensiz öyle asude
Hayatın anlamı yok, geçiyorken beyhude
Onun gözünde yerim; sanıyorken mabude
Yılgın bir vah sesinde ağlıyorken ezgiler
Yürürsün koşar adım, Aşk’a ulaşamazsın
Aşk çoktan Leyla olmuş, yoka alışamazsın
Mecnun’sa’ çöle düşmüş, asla kesişemezsin
Argın bir of sesinde, sızlıyorken sevgiler
Kardelen
İçeriği;7+7=14 çift ayaklı bir şiirim
Dilge: dili uzun bilgelere verilen isim,
güzel konuşan kimse.
Argın: yorgun-zayıf-bitkin.
Yılgın; yılmış, usanmış, morali bozulmuş, çökmüş.
Çalan fon müziği bir Çerkes müziğidir. Adı; Ağlatan Qafe (Aşk Hikâyesi)
Bir varmış, bir yokmuş...
Elbruz’un yamacında her yerden uzak, her yerden çok farklı, çok az kişinin bildiği küçük bir çerkes köyü varmış. Bu çerkes köyünde beyaz tenli, sırma saçlı, güzel gözlü Janset adında bir genç kız yaşarmış... Günlerden bir gün Janset ve ailesi komşu köye düğüne davet edilmiş. Öyle bir düğünmüş ki bu Kafkasya’nın en güzel kızları, en yiğit erkekleri davet edilmiş sadece. İşte ilk orada görmüş Şamil Janset’i ve Janset de Şamil’i... Şamil, o gece en güzel şarkılarını çalmış akordiyonu ile. Bütün bir gece... Hiç yorulmadan... Ve düğün bitmiş. Janset Şamil’e bakmış, Şamil Janset’e... Uzaktan sevmişler birbirlerini... Yada Şamil öyle zannetmiş... Şamil düğünden sonra hep Janset’i aramış. Bütün Kafkasya köylerinde... En sonunda Elbruz’un yamacında her yerden çok uzak, her yerden çok farklı, çok az kişinin bildiği küçük bir köyde rastlamış ona... Evine kadar takip etmiş kimsenin haberi olmadan... Sonunda Janset eski ve yıpranmış bir kapıdan girmiş içeri... Şamil koymuş aklına orada ve o gece isteyecektir sevdiği kızı... Akşam olunca gitmiş sevdiği kızın evine, kapıyı çalmış... Kapıyı açan güzel kız sendelemiş onu görünce... Belki de korkmuş bilinmez... Şamil kendinden emin adımlarla girmiş içeri ve istemiş sevdiği kızı babasından... Babası cevap vermiş ardından... O an zaman durmuş, gece bir daha kararmış... Ve yeryüzünde çalan bütün akordiyonlar susmuş... Çünkü ’Hayır’ demiş kızın babası... Akordiyoncuya verecek kızı yokmuş onun... Şamil dönmüş arkasını, yine emin adımlarla yürürken durmuş kapının önünde... Bakmış sevdiğinin yüzüne son defa... O her şeyi ve herkesi alırken karşısına onun uğuruna... Janset gözlerini kaçırmış Şamil’in gözlerinden... Şamil nereye gittiğini bilmeden binmiş atına ve karanlığa doğru yol almış... Aylar sonra Kafkasya’nın en zengin düğününde akordiyon çalması için davet edilmiş Şamil... Öyle bir düğün ki dillere destan... Şamil çalarken en güzel ezgileri, birden gelin ve damat girmiş düğün meydanına... İşte o an ay tutulmuş Kafkasya’da, yapraklar kurumuş, sanki dünya durmuş... Çünkü sevdiği kızı görmüş... Hem çok yakın, hem de çok uzak gibiymiş... Görüyor ama yetişemiyormuş... Sanki elinden akıp giden bir avuç su ya da uçup giden bir nefes duman... Sevgilisi sandığıymış o anda gelin olan... Bu defa gözlerini Şamil kaçırmış... Belki bir anlık sessizllik, bir yaralı haykırış... Ve ardından ’Ağlatan Qafe’ ilk defa o gece, Janset’in düğününde çalınmış...`Saygılar...