Virüs
VİRÜS
Hikaye bu ya;
Hacı amca bankada işlem yapan bayana "kızım, sol elle yeme, haramdır" diye nasihat edecek olmuş. Hanımefendinin buna cevabı ise efsane: Bey amca, sağ elimle senin faizi hesaplıyorum ama!
***
2013 yılı. Çalışmak için gittiğim Kilis'te kiralık ev arıyorum. İç savaş nedeniyle Suriye'den yoğun şekilde sığınmacının geldiği günler. Kiralar bir hayli yüksek. 2 sene öncesine nispetle hemen hemen 2 katı. Mesela, beğenmediğimiz dairelerin kirası 500 / 600 lira. Sebebini sorduğumda "Suriyeliler geldi, böyle oldu" cevabını alıyordum.
Nihayet emlakçı aracılığı ile bir evi beğendik. Ev sahibine "kiralar neden bu kadar yüksek?" diye sordum. O da aynı şekilde "Suriyeliler geldi, böyle oldu" dedi. Ben yine "peki, bu doğru mu sizce?" diye sorunca "Suriyeliler kalabalık oluyorlar. Evlere zarar veriyorlar. O masrafı karşılamak için ev sahipleri yüksek kira alıyorlar" diye cevapladı. Bunun üzerine "ama ben Türküm" deyince "piyasa böyle" deyip konuyu kapattı.
Çaresiz evi kiraladık. Üç buçuk sene yaşadığımız Kilis'te Suriyelilerin çaresizliğini suistimal eden pek çok olaya şahit oldum. Günlük 20 liraya çalıştırmalar, dul kalmış babasına 25 yaşlarında "Suriyeli avrad" bakanlar, her birinden 600 lira kira aldığı iki dairesinde kiracı olan Suriyeliler için kurban eti rica eden ev sahibi, daha fazla kira vereni bulup mevcut Suriyeli kiracısını "işine gelirse" deyip kovanlar, tek gözlü bir ahırı (evet bildiğimiz ahırı) kiraya verenler...
Mâlum, ülkemizin hatta dünyanın gündeminde corona virüsü var. Ülkemize geldiği andan itibaren kolonya satışları tabir yerindeyse patladı. Tabi, fiyatı da... Her yerde böyle talihsiz fiyat arttırmalar olmadı elbette. İnsanların acziyetinden, ihtiyacından çıkar sağlamayla ilgili özellikle sosyal medyada çok şey söylendi. Benim dikkatimi bir şey çekti. Biri şöyle yazmış: "1999 yılı. Deprem olmuş. Gölcükte 50 kuruşluk suyu 5 liraya sattılar." O deprem bize milleti kandıran müteahhitleri de göstermişti hatırlarsınız. O acı tecrübe bize "deprem öldürmez, binalar öldürür" gerçeğini öğretmişti.
"Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim" buyuran bir peygamberin ümmeti, "zerre kadar şerrin ve zerre kadar hayrın" hesabının sorulacağını buyuran Allah'ın kulu olduğunu iddia edenler neden insanları kandırırlar, suistimal ederler? "Piyasa böyle" demek ne demek? Ayrıca, müslüman olduğunu iddia edenlerin toplumunda böyle yanlışların yapılabiliyor olması İslâm adına talihsizlik değil midir?
Corona virüsünün Türkiye'de tespit edilmesinden iki gün sonra Düzce'de tanıdığım bir kolonyacıya gittim. İlahiyat okuduğumu bildiği için sordu:
Virüs salgını nedeniyle ellerindeki mevcut ürünlerinin tükendiğini, bir hafta kadar önce, ramazan bayramına hazırlık için aldıkları alkolün fiyatının yüksek olduğunu, bu nedenle yeni ürünlerini zamlı satmalarının caiz olup olmadığını sordu.
Kendilerini çok eskiden tanıdığım için, böyle bir soru sorması beni şaşırtmadı açıkçası. Bu dünyada çok fazla kazanmaz belki ancak ahiretini kaybetmez böyle esnaflar. "Piyasa böyle" deyip pekâlâ zam üstüne zam da yapabilir ve vicdanı zerre kadar rahatsız olmazdı. Hatta ezan okunduğunu duyar duymaz camiye koşup her zamanki gibi ön safa kurulabilirdi.
Şunu da bilmek gerekiyor: Ticarette maliyet hesabı vardır. Bir malın üreticisinin, satıcısının dışında o malın maliyetini etkileyen sebepler vardır. Dolayısıyla bir malın, gerçek fiyatını bilmek için, maliyetini bilmek gerekiyor. Örneğin; Kolonya fiyatlarının yükselmesi etil alkol fiyatının yükselmesinden de kaynaklanabilir. Ayrıca, kolonya maliyetlerini herkesin bilmesi mümkün değil. Araştırmak lazım önce. Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunursa kaş yapalım derken gözleri çıkarmış oluruz.
Deprem, sel, salgın gibi umumî felaketler masumlara da zarar veriyor elbette. Lakin herkes niyyetine göre hesap verecek. Felaketlerin maddi zararları telafi edilir, edilmiştir hep. Asıl tehlike kendi elimizle kendimizi tehlikeye atamaktır. Büyük küçük her musibet bizi ahlâken sınar aslında. Kalbimizde taşıdığımız asıl niyetlerimizi deşifre eder. Bizi bize gösteren birer âyinedir musibetler. Yazık ki, müslüman toplumu olarak yüzümüz pek de ak değil.
Bediüzzaman Lemâlar adlı eserinde "Hazret-i Eyyüb Aleyhisselâm'ın zahirî yara hastalıklarının mukabili, bizim bâtınî ve ruhî ve kalbî hastalıklarımız vardır. İç dışa, dış içe bir çevrilsek, Hazret-i Eyyüb'den daha ziyade yaralı ve hastalıklı görüneceğiz. Çünki işlediğimiz herbir günah, kafamıza giren herbir şübhe, kalb ve ruhumuza yaralar açar" yazar. Corona virüsünden daha tehlikeli, üstelik toplum hayatımızı kanser eden, ahiretimizi yıkan nice virüsler var. Corona için endişelenip aldığımız tedbirlerin yarısını yalan, gıybet, iftira, sû-i zan, tecessüs, riyâ, süm'a gibi virüsler için alsaydık gerçekten dünyanın gıbta ettiği bir toplum olabilirdik.
İsmet Özel'in meşhur bir sözü var: "Bu ülkede haram yemek sol elle yemek kadar dikkat çekmedi." Ne kadar da haklı, maalesef.
(
Virüs başlıklı yazı
Recep K. tarafından
20.03.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.