Bu akşam maç bittikten sonra kahveye uğrayıp arkadaşlara bir merhaba dedikten sonra niyetim eve gelip yazı dostlarımı ziyaret etmekti. Çoğu zaman biraz sonra ne olacağını hiç kestiremeyiz. Çayımı yudumlarken bizim başkan İsmail PALA içeri girdi. Selam verdikten sonra bana "memur gel seni bir yere götüreyim, yalnız gitmek istemiyorum" dedi.

Benim başkanı kırmam imkansız. Onbir senelik arkadaşım. Atladık arabaya çıktık yola. Yolda giderken "hayırdır nereye böyle" dediğimde "gittiğinde görürsün, esnaf kefalet başkanı köyüne çağırdı" dedi. Neyse fazla üstelemedim. Muhabbet ederek iki köy geçtikten sonra Balıkesir merkeze bağlı Balıklı köyüne vardık.

Üç günden beri de yağmur yağıyor. Mübarek sanki gök yarıldı. Her taraf göl oldu. Köyün yolları da sular altında. Su birinkintileri yüzünden yavaş yavaş gideceğimiz evin önüne geldik. Bahçeye girdik. Büyük bir bahçe içinde eski damlar ve eski bir ahşap evin merdivenlerini çıktık.

Hummalı bir çalışma içinde yedi sekiz kişi vardı. Selam verdik. Erol AYVAZ başkan başta olmak üzere herkes hoşbeş yaptılar ve bize geçin içeriye dediler. Geniş bir odanın içine girdik. Odanın dört duvar diplerinde yerde yer minderleri, duvarlara da yaslanmak için içi saman dolu oturaklık dizmişler. Tam eski köy misafir evleri gibi.

Daha sonra bizim peşimizden davet edilen bir çok kişi daha geldi. Meğer köyde kaz etinden yapılma pilav günleri yapılıyormuş. Başkan İsmail'i başkan Erol davet etmiş. Gelen davetliler içinde Balıkesir ilinde bulunan oda başkanları var. Biz odanın dört duvarına bağdaş kurup oturduk.

Birbirini tanımayanlar tanıtıldı. Sıra bana geldi. Başkan İsmail "bu bizim mahallemizin memuru, polis memurudur" diye takdim edince. Erol başkan hemen sözü aldı ve bu toplantının mahiyetini, geçmişini anlatmaya başladı.

Erol AYVAZ-"Yıllardır bu bizim köyün geleneği, genellikle kış ayları iki günü geçmez geceleri saat 12 den sonra kahveden buraya geliriz, kaz etinden pilav yapar, karnımızı doyurur, muhabbet eder, bazen sabahlarız" dedi.

Tabii başkaları da arada sırada söze ilave olsun diye lafa karışır ve muhabbete ortak olurlar. Birbirlerine yaklaşımları çok içten ve samimi aynı zamanda biraz da gırgır vari.
Birisi ilginç bir laf konuştu. "Bizim köyün ihtiyarları bile şeherli memurlardan fazla pilav yer, bir kişi en az yarım kilo pirinç pilavını yer doydum demez"

Erol başkan anlatmaya devam eder."Yaşlılarımız da caminin yanında bulunan köy odasında otururlar. Onlar erken evlere dağılırlar. Köyle ilgili meseleleri konuşurlar. Yapılacak bir iş varsa mutlaka bize ulaşır. Biz de köy muhtarı başta olmak üzere, bütün azalar birlikte yapılması gerekenleri yaparız" diyor. Aynı ortamı köyün gençleri de yaparmış.

Gelelim kaz etinen pilav pişirmesine.Kazlar önce kaynatılıyor. Haşlama olduktan sonra etleri parçalanıyor ve sinilere konuluyor. Kaynar kaz suyu ile de pirinç pilavı pişiriliyor. Başka yağ gibi malzeme kullanılmıyor. Pişen pilav üstüne daha önceden ayıklanmış ve parçalanmış kaz eti serpiliyor ve karıştırılıyor. Pilavlar sininelere dökülüyor, pilavın üzerine acı kara biber serpileniyor.

Oda içinde üç ayrı sofra. Besmele çekip hep beraber yemeğe geçiliyor. Pilav bittikten sonra dua edilir. Arkasından Mustafakemalpaşa tatlısı üzerine dökülmüş kaymaklı tatlılar siniyle önümüze konuldu. Daha sonra yenilenleri iyi sindirilsin diye maden suyu içtik.

Bu akşamki kazlı pilav toplantısının erken olduğu, köyün dışından gelen misafirler için böyle yapılığını söylediler. Köyde hemen hemen herkeste küçükbaş ve büyükbaş hayvan besiciliği var. Arazisi de geniş. Maddi durumları da iyi. Köyün tek eksiği köyden fazla okuyup ta dışarı gidenin olmadığı.

Köyden azanın birisi ortaya atıldı. "Böyle rahatlık varken çocuklar okur mu, git bak Balya ilçesinin Kayalar köyüne, köyden her türlü memur çıkar" dedi. Erol başkan tekrar sözü aldı."Bizim köyde öyle arazisi olmayan bir yerde olsaydı, biz de böyle bir yola başvururduk" dedi.

Yani anlayacağımız, durumu iyi olan köyler okumuyor, durumu iyi olmayan köyler okumayı tercih ediyor. Yine de en sonunda Erol başkan son sözü söyledi. "Ne olursa olsun onlar bizim gibi bir araya gelemiyorlar" dedi.

İsmail başkan müsaade istedi. Herkesle tokalaştık köyden ayrıldık.

Bir akşam da bir sürü ders niyetinde sözler dinledim. İstatistikleri altüst eden gelenekler gördüm. Köyde birlik beraberlik vardı. Herkes kendi yaşıtlarınla bir araya gelip birbirlerinin dertlerini dinliyorlardı. Herkes arı gibi çalışıyor ve üretiyordu. Böyle bir köy hiç yıkılır mı. "Okuyup köyden ayrılıp bir daha köye dönmeyen olacağıma hiç okumam daha iyi " diyordu içlerinden birisi.

Bir de ne güzel izah ediyorlar. Okuyacaksın memur olacaksın. Evlenip çoluk cocuk sahibi olacaksın. Şehirden ev alacaksın. Çocuklarımız da daha iyi okusun diye şehirde kalacaksın, bir sürü borç altına girip onları ödemekten köyüne yalnızca bayramdan bayrama geleceksin. Şehir havasına alıştıktan sonra köye dönemezsin. Yaz tatillerinde deniz kenarına koşarsın. Olmaz kardeş olmaz. Biz de denize gidiyoruz. Ama aç kalmıyoruz, öyle fazla borcada girmiyoruz. Buna benzer bir sürü laf.

Ortamı görüyorsun ne güzel. Okuyup ta adam mı olduk biz. Yirmi altı yıldır hep borç ödüyorum. Çocuklarımız daha iyi okusun diye okullar yetmiyor dershaneye gönderiyoruz. Az okuyana da artık iş yok ülkemizde. Ya çok fazla okuyacaksın ya da köyüne dönüp çalışacaksın. Hangisi doğru olup olmadığına bir türlü karar veremedim. Herkes kendinden pay biçsin.

Sizce kaz etli pilav mı daha iyi, her sabah iki dilim ekmeği bile yiyemiyen memurun sofrası mı daha iyi. Bir zamanlar bizde köyde böyleydik. Doymuyorduk ama ağzımızın tadı vardı. Bu tadı bu akşam bir kez daha aldım. Son sözümü söylemeden de satırlarımı bitirmiyeceğim.

Ey siyasetçiler ne yaparsanız yapın başaramıyacaksınız. Benim daha böyle ne köylerim var biliyormusunuz. Bilemezsiniz...Gidip görmüyorsunuz ki nerden bileceksiniz.
Benim kaz etli pilavımın tadını bozamıyacaksınız.

28.02.2010

( 125- Benim Kaz Etli Pilav Geleneğim başlıklı yazı Necmi Yaprak tarafından 28.02.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu